BURSA GEZİLECEK YERLER
Bursa Gezilecek Yerler kitaplara sığmayacak kadar çok. Bu zenginlik geçmişten bugüne büyük bir birikimdir. Anadolu topraklarında en eski kentlerinden biri de Bursa’dır. Bursa’da insan yerleşiminin aralıksız devam etmesi sonucunda eski izlerinin pek çoğunu kaybetmiştir. Bugünkü kent merkezi antik Bursa’nın üzerinde kuruludur. Luviler, Hititler, Frigler, Lidyalılar, Galatlar, Bitinyalılar, Mysialılar, Batı Roma, Doğu Roma, Selçuklular, Osmanlılar gibi pek çok medeniyet Anadolu topraklarında izler bıraktılar. Bursa’da bu eski dönemlere tanıklık eden tarihi bir kenttir.
Tüm bu zengin geçmişle beraber artan ticaret ile, bazı kentlerde yaşam hiç durmadı. Bursa’da bu kentlerden biri oldu. Günümüz Bursa’sı, sanayi ve tarımın gözbebeği konumunda. Bursa Türkiye’nin 4. büyük kenti. Tüm bunların yanı sıra, Bursa coğrafi olarak da zenginliklere sahip bir kent. Uludağ, İznik gölü, Apolyont (Uluabat) Gölünün yanı sıra denize mesafesi de 30 dk civarında. Ormanları, tarım alanları, turizm ve tarihi zenginlikleri onlarca, yüzlerce olan bir kent.
Zamanın yıpratması ile, pek çok doğal ve tarihsel zenginliğini kaybetmiş olsa da, kurtarılacak pek çok şey var daha. Uludağ bunlardan biri. Uludağ’ın eşsiz ormanı ve faunası, onlarca irili ufaklı gölü, benzeri sadece İsviçre’de bulunan bir alp zonuna sahip üstelik.
Tarihsel zenginlik olarak da en başta İznik geliyor. İznik’in her yerinden tarihi ve turistik zenginlik fışkırıyor. Bursa’nın her yönde, yerin altında ve üstünde yer alan bu güzelliklerine gelin birlikte bakalım. Bursa da Gezilecek Yerler elbette yazdıklarımızla sınırlı olmayacak.
TARİHİ DÖNEM İÇİNDE BURSA
Bursa da kuzeybatı Anadolu’nun geçmişine ışık tutan çok sayıda höyük bulunmakta. Tarih öncesi dönemde insanların yaşadıkları mini kentler olan bu höyüklerden şimdilik 30 adet tespitlidir. Orhangazi-Ilıpınar Höyük Neolitik Çağa (M.Ö. 10 bin – 6 bin), Yenişehir-Menteşe Höyükte Kalkolitik Çağa ( M.Ö. 5 Bin ila 3 bin arası), Nilüfer-Akçalar Aktopraklık Höyükte Geç Neolitik-Erken Kalkolitik Çağa, İnegöl Höyükte ise Erken Tunç Çağına ait buluntulara rastlanılmıştır.
Bursa Arkeoloji Müzesi
Bursa’nın eski tarihi sadece Arkeopark ile sınırlı değil elbette. Bir çok ilçede ve kent merkezinde yer alan eski tarihli eserler geçmişe ışık tutuyor. Bursa’nın antik döneme ait eserlerini Kültürparka’ta yer alan Bursa Arkeloji müzesinde görmeniz mümkün.
Demirtaş ve Çayırköy’deki arkeolojik buluntular bizi 5000 yıl öncesine götürür. Öte yandan pek çok yeni keşif alanları bulunmaktadır. Aktopraklık en eskiye uzanan önemli bir alandır.
AKTOPRAKLIK HÖYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ VE ARKEOPARK
Bursa’nın şu ana dek bulunabilmiş en eski antik varlığı Aktopraklık Antik Alanıdır. Nilüfer ilçesinde Uluabat Gölü’ne çok yakın bir noktada Akçalar Köyünde yer almaktadır.
Kazı çalışmalarının 15. yılının tamamlandığı Aktopraklık Höyüğü, kazı alanından elde edilen verilerle oluşturulmuş 3 farklı köyden oluşuyor. Neolitik, Kalkolitik ve Osmanlı dönemlerine ait üç adet demonstrasyon köyü adeta bir açık hava müzesi.
En eski höyük 8 bin 500, diğeri 7 bin 500 yıl öncesinin izlerini taşıyor. Üçüncü köy ise iki yüzyıl öncesinde kullanılan ahşap evler Osmanlı dönemine ışık tutuyor. Kent merkezine sadece 25 km uzaklıkta olan höyük alanı kültür gezisi için oldukça ideal.
Kent merkezine yaklaşık 25 kilometre mesafedeki bu köylerdeki yapıların içinde bölgedeki kazı alanlarında ortaya çıkarılan eşyaların replikaları, ziyaretçilere o dönemdeki günlük hayat hakkında bilgi veriyor.
M.Ö.1200 yıllarına kadar Anadolu’da hüküm süren Hitit Devletinin yıkılması ile Anadolu’da otoritesiz bir dönem başlamıştır. Bursa bölgesi, Balkanlardan Anadolu’ya giren Bityn ve Tynin gibi topluluklarca yerleşke haline gelmiştir. Tynianların Trak bölgesinde Strumon nehri kenarından buraya geldikleri tahmin edilir. Tynian yada Bitynyalı olarak bilinen bu topluluklar muhtemel Frigler yada onların akrabalarıydı. Bu akraba topluluklar daha sonraları birleşerek bölgede Bithynia krallığını kurmuşlardır. Bölgede Frig hakimiyeti sonrası Lidya hakimiyeti mevcuttur.
Bithiynialılar; Anadoluya gelip Lydia Devletini yıkan Perslerin hakimiyetine girmiştir. M.Ö. 513/512 yıllarında Bithynia bölgesini ele geçirip Byzantıon’u (eski İstanbul) ele geçiren Persler Anadolu’da 200 yıl hüküm sürmüştür. Güney sınırı bugünkü Mustafakemalpaşa İlçesinden başlayan, kuzeyde Marmara ve Karadeniz kıyılarına kadar olan bölge antik çağda Bithynia’dır.
Bölgenin güneyi ise Mysia antik bölgesi içerisinde kalmaktadır. Antik çağın iki önemli bölgesinde toprakları bulunan Bursa ve çevresi pek çok farklı istilaya uğramıştır. Bu istilalar sonucu olarak bölgede pek çok koloni kentleri kurulmuştur. M.Ö. 5-3.yüzyıllar arasında İyon istilacıları tarafından kurulan bu kentler bir çok antik kentin ve günümüz şehirlerinin temelini oluşturmuştur. Bu antik kentlerin en önemlileri; Nikaiae-İznik, Kios-Gemlik, Otroia -Yenişehirde, Apameia-Mudanya, Kremastis-Karacabey, Adriani- Orhaneli, Miletepolis-M.K.Paşa ve Apollonia-Gölyazı’dır.
M.Ö. 545-333 yılları arasında Lidya Krallığı sonrası Pers dönemi yaşanmıştır. Persler katı otoritelerine karşın iç yönetimde tamamen bir serbestlik sunarak uzun dönem hakimiyet kurmuşlardır. Perslerin dayatmacı olmayan bu tutumları nedeniyle Pers etkisine ait mimariler ve eserler azdır. Ancak aldıkları yüksek vergiler nedeni ile de bölgenin kendisi de gelişimden uzak kalmıştır. Anadolu’da karmaşa ve sessizlikle geçen bu döneme ait pek az kayıt mevcuttur.
Büyük İskender olarak anılan Makedonyalı İskender babası Philip’in ölümünün ardından önce Makedonya’da sonrada Anadolu’da hakimiyet kurmuştur. Ancak kısa süren yaşamı nedeni ile ardılları arasında süregelen savaşlara sahne olmuştur. Anadolu’nun en çok zarar gördüğü dönem Hellenistik dönem olarak bilinen bu dönemdir. Pek çok eski eser yıkılmış veya devşirilmiştir. Bu nedenle Anadolu’da bu dönem öncesine ait pek çok bilgi yok olmuş yerine Hellen dönemi eserleri almıştır.
Kent Hellenistik dönemde I. Nikomedes (M.Ö. 279-250) zamanında Bithynia Krallığına bağlanmıştır. I. Prusias (M.Ö. 232-192) zamanında ise kral kendini adını vererek imar gerçekleştirmiştir. Prusa ad Olympum bugünkü Bursa’nın temelini oluşturur. Kesinliği konusunda ihtilaflar olsa da bu kuruluşta Hannibal’in etkili olduğu görüş hakimdir. Kartaca komutanı Hannibal Roma ile olan amansız savaşı sonunda Bithynia Krallığına sığınır.
Kral Prusias’ı kendine çekmeyi düşünen Hannibal Mysia veBithynia arasındaki savaşta stratejik konumu olan Tophane sırtlarında yerleşke ve kale kurulmasını öngörür. Askerlerini bu kalenin kurulması için kullanır. Hannibal kalenin güçlü olması için doğal şartların zorluğu ile yüksek surların gücünü birlikte kullanır. Böylece kimsenin kolaylıkla alamayacağı stratejik bir kale orta
Hannibal dostluğun ve güç birleşmesinin bir hediyesi olarak kurduğu bu kale şehirde çok fazla kalamaz. Roma Hannibal Barca’nın her zaman bir tehdit olacağını bilir. Üstelik uzun zamandır Hannibal’in peşinde olan Roma Bithynia krallığına baskı yapar. Birinci söylenceye göre teslim edileceğini anladığı için intihar eder. Ancak diğer söylence Hannibal için daha gerçekçidir. Hannibal Barca adamlarını ve Prusias’ı Roma’dan kurtarmak için intihar eder. Hannibal Barca Anadolu’ya Bursa’yı hediye etmiştir. Ancak M.Ö. 204 yılında İtalya’ya yaptığı çıkarma nedeniyle Kybele’nin Pessinus’tan alınıp Roma’ya götürülmesine sebep olmuştur. Bithynia Krallığı ise çok sonraları M.Ö. 74 yılında Roma’ya kapılarını açarak yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur.
Roma hakimiyeti ve sonrasında Roma’nın Hristiyanlaşması bölgeyi etkiler. Tüm Anadolu’da olduğu gibi manastırlar ve keşişlerle yayılmacı anlayış benimsenmiştir. Bu dönemde Uludağ eteklerinden 40’a yakın manastır kurulur. Bugün bile Keşiş Dağı olarak bilinen Uludağ’a Osmanlılar döneminde böyle söylenmesinin nedeni Doğu Roma’dan kaynaklanır. Olympos dağına Bizans Roması kayıtlarında Oros Ton Kalegeron ismi verilmiştir. Pek çok Keşiş için inziva bölgesi olan dağ Osmanlı döneminde Keşiş dağı olarak anılmıştır.
Bursa ile birlikte İznik’te giderek önem kazanan bir diğer kent olmuştur. Hristiyanlığı kabul eden Roma Konsüllerini İznik Ayasofyasında yapmıştır. Geçen 1000 yılın ardından Alparslan’ın Malazgirt ovasında başlattığı Türk akını Anadolu’da bir dönemin sonunu getirmiştir. 1071 Malazgirt’ten sadece 3 yıl sonra Türkler Bursa ve çevresine gelmişlerdir. Kısa sürmüş olsa da 1087 ve 1097 yılları arasında İznik Selçuklular’ın başkenti olmuştur. Haçlı seferleri ile mücadele haline gelen Türklerin bölgedeki hakimiyeti pek çok kez kesintiye uğramıştır. Selçukluların yönettiği bu süreçler sırasında Ertuğrul Bey Uç Beyi olarak Kuzey Batı Anadolu’ya yerleşmiştir.
Ertuğrul Bey’in oğlu Osman Bey 1299 yılında Söğüt’te topraklarını genişletmiştir. İnegöl, Bilecik, Yenişehir ve İznik’in hakimiyet bölgesinde olduğu Beylik için en önemli adım olarak Bursa kalmıştır. 1307 yılında Osman Bey Kaleyi kuşatmış ancak korunaklı ve destek almayı başaran kale uzun yıllar kuşatma halinde kalmıştır. Bu dönemde Bursa Kalesi alınmamış olsa da etrafındaki her yer Osmanlı himayesine geçmiştir. Kestel (o günkü adı ile Castel) ordunun yönetim merkezi halindedir. Osman Bey Bursa Kale’si alınmadan vefat etmiştir. Vasiyetini oğlu Orhan 1326 yılında Bursa’yı fethettikten sonra gerçekleştirmiştir.
Burada uzun süren kuşatma hakkındaki pek çok söylence mevcuttur. Ancak bilinmesi gereken Osman Bey sadece kaledeki askerlerle çarpışmıştır. Çatışmanın olmadığı dönemlerde her iki tarafın sivil halkı günlük yaşamlarına devam etmiştir. Bu tutum pek çok çiftçi ve tacirin zaman içerisinde Osmanlı Beyliğine sığınması ile sonuç vermiştir. Adil ve düzgün davranış kale içindekileri de ikiye bölmüştür. Teslimden sonra pek çok kişi Osmanlı Beyliğinin himayesinde yaşamayı tercih etmiştir. Orhan Bey anlaşma için verdiği sözün tutulması için askerlerine kesin emir vermiştir. Böylece babası Osman’ın vasiyetini de yerine getirmiştir. 06 Nisan 1326 Cumartesi Günü Bursa Teslim alınmıştır.
Bursa Başkent ilan edilir ve Babasının naaşı St Elia Manastırı olarak bilinen “Gümüş Kümbetli” türbeye defnedilir.
Bursa Kalesi ve Tophane
Bursa’yı ziyaret edenlerin ilk olarak geldikleri yer Tophane parkı olarak bilinen Bursa Kale içidir. Kalenin tarihi oldukça eski ve pek çok medeniyetin katmanı görülür. Bursa’nın pek çok dönemde yaşam merkezi olmuş Bursa Kalesi ve çevresi Alaaddinbey Mahallesinde yer alıyor. Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osmangazi ve Orhangazi türbeleri Tophane Parkın hemen girişinde. Osmangazi’nin Bursa’nın fethini görmediği rivayet edilir. Ancak ölürken bile arkasında bir hedef bırakmıştır. Gümüştepe olarak adlandırdığı yere gömülmeyi vasiyet etmiştir. Oğlu Orhan babasının vasiyetini yerine getirmiştir. Bursa’yı fethetmiş ve şu an bulunduğu yere defin olması için emir vermiştir.
Kale surları onarılmış olsa da pek çok kısmı zamana yenik düşmüştür. Pek çok tarihi dönemde askeri, siyasi, ve ekonominin komuta merkezi olarak kullanılmıştır. Tophane çevresinde pek çok cami ve türbe bulunur. Bunlardan en önemli olanlarından biri de Devletin kurulmasında büyük yararlılık gösteren Alaadinbey’in adını taşıyan Alaaddinbey Camiidir. Onun anısına bu mahallenin ismi de bu nedenle verilmiştir.
Alaattin Bey Camii
Aladdinbey Şehzade iken pek çok zaferde adını yazdırmıştır. Babaları ölünce Orhan Gazi abisine giderek tabi olduğunu söylemiştir. Ancak Alaaddinbey “atamızın ve tebamızın isteği seninledir” diyerek kendisinin ona tabi olduğunu söylemiştir. Kardeşi Orhan’la birlikte devleti yönetmiştir. Devletin gücünü korumak için Bey olmaktan vazgeçip kardeşine bırakmıştır. Bazı tarihçilere göre Osmanlı’nın ilk veziri sayılmaktadır. Yaşamını devletine ve özellikle Bursa’ya yararlılık sağlayarak geçirmiştir.
Tophane Parkı ve Saat Kulesi
Tophane Parkı Bursa’nın en hakim tepesinde merkezi bir konumdadır. Üzerinde yer alan toplar nedeni ile bu adı almıştır. 2 yıl 2 ay ve 2 gün düşman işgalinde kalan atalarımızın yadigarı bu kentin tekrar fethedildiğini bize hatırlatmak için bu toplar burada bırakılmıştır. Yunan işgaline karşı verilen bağımsızlık mücadelesini sembolize eder. Şükrü Naili paşa komutasında Bursa’ya giren Türk askeri işgalcileri def etmek için kentin her yanında mücadele verirler. Bugün Osmangazi’nin Türbesinin hemen yanında 11 şehit askerimiz yatmaktadır.
Şehitlerimizin Osmangazi ile yan yana yatıyor oluşu bizlere çok önemli mesajlar ulaştırır. Türk askeri atasının yadigarına sahip çıkmak için canını her daim feda etmeye hazırdır.
Bursa saat kulesi de Bursa’nın simgeleri arasındadır ve II. Abdulhamit’in tahta çıkışına ithafen yapıldığı söylenir. Saat kulesi atalarımız Osman ve Orhangazi türbelerinin hemen yanında yapılmış olması onlara yaşadığımız her anın bir teşekkürü niteliği taşır. Saat kulesi yapıldığında iki türbe ile bir simetri oluşturarak yapılmıştır.
Şehadet Camii
Hisar (Kale) içinde, I. Murad Hüdavendigar tarafından 1365 yılında yaptırılmıştır. Eski sarayın tam karşısına inşa edilmiştir. Sultan Camisi olarak bilinir. Sultan Murad Han’ın 1389’da Kosova’da şehit olmasından sonra Şahadet Camisi adını almıştır. Şahadet Camisi üç bölmeli, orta bölme üzeri iki kubbeyle, iki yan bölmesi üstü ise ikişer olarak toplam dört tonozla örtülmüş olan çok direkli ve kubbeli cami örneğidir.
1892 yılında gerçekleşen deprem nedeni ile tekrar yapılmıştır. Yeni yapılan halinde orjinalinden farklılıklar ile imar edilmiştir.
Orhan Camii
Orhan Bey 1326 yılında Bursa’yı fethetmiştir. Hisar kapısından başlayarak Deredeki Set Başına kadar eski dönemden yol oluşmuştu. Atlar ve arabaların geçtiği bu yol üzerinde bir cami, han ve hamam yapılmasını emretti. Böylece Emir Han, Çakır Hamam ve Orhan Cami Kale kapısından setin başına kadar olan yoldaki ilk Osmanlı imarları oldu. 1339 yılında yapılan cami Bursa Fatihi Orhan Bey’in bizlere mirasıdır.
Emir Han
Orhan Bey aynı zamanda bugün Emir Han olarak bilinen Han’ı da yaptırdı. Kale içinde Panayır denilen bölgede yapılan ticaret surların dışına alınmış oldu. İpek ve Baharat yolunun en önemli noktası haline gelen bölgeye pek çok sultan hanlar ve hamamlar yaptırmaya devam etmiştir.
Emir Han Ulucami’nin hemen altındaki ilk handır ve o günlerden bugünlere ticaretin merkezi olmaya devam etmektedir. Hamamlar ise Osmanlı’nın temizliğe verdiği önemin bir göstergesidir. Nerede bir cami ve Han varsa orada bir çeşme ve hamam da yapılmıştır.
I. Murat Cami
I. Murat Camii Çekirge Mahallesi’ndedir. Bursa’yı tepeden gören bir tepede yer alır. 27 yıllık padişahlığında 37 savaşa katılmıştır I. Murat Han. Osmanlıda savaş alanında ölerek şehit olan tek padişahtır. Böyle bir Padişah olduğu için Yıldırım gibi bir oğlunun olması daha iyi anlaşılır. Toprakları yüzölçümde 5 katına çıkarmıştır. Bazıları savaşla bazıları çeziyle gelen bu topraklarda kurduğu güçlü hakimiyet nedeni ile Hüdavendigar ismi ile anılmıştır. Savaşta öldürülünce Kosova’da iç organları gömüldü. Bursa çekirgede türbesi bulunmaktadır. Avrupa’ya gözünü diken Sultan I. Murad Han Balkan Fatihi ve şehididir.
Bugün Balkan Türkü tabirini kullanıyorsak onun sayesindedir. I. Murat Han Osmanlı’nın gördüğü en iyi liderlerden biridir. Zaferin ardından savaş alanında dolaşan komutan ölüm şekli ile bile liderlik dersi vermiştir.
Bursa Ulucami
Bursa denilince akla ilk gelen bir kaç kelime diye sorsanız, Ulucami, Uludağ ve Kestane Şekeri en çok akla gelenlerden olacaktır. Bursa’nın bazı dönemleri kent için bir sıçrama noktası olmuştur çeşitli dönemlerde. Ulucami’nin Bursa’ya katkısı ise oldukça büyüktür.
Nasıl? Neden yapıldı?
Ulucami’yi Bursa’ya kazandıran Yıldırım Bayezid’tir. Babası I. Murat’ın ölümünden hemen sonra tahta geçen Bayezid adına ve babasına yakışır biçimde sefer üstüne seferlere çıkıyordu. Babasının karşısına çıkan Haçlılar Yıldırımın’da karşısına çıkmaya hazırlanmıştı. Yıldırım savaşı kazanırsa 20 cami yaptıracağını ahdetti. Savaş kazandı ve zaferle Bursa’ya döndü. Onun için Sultan-ı İlkim-i Rum ünvanı ile anıldı. Padişah 20 cami yaptırmanın zorluğu karşısında damadı Emir Sultan’a başvurdu. Onun telkini ile 20 kubbeli büyük bir cami olan, Ulucami’yi yaptırdı.
Ulucami İslam dünyasının 5. önemli mabedidir. Yıldırım Bayezid Bursa’ya böylesine önemli bir katkı sağladı ki sanayi dönemine kadar Bursa’nın ticaret ve üretimin merkezi halindeydi. Burada ardı ardına yapılan hanlar ile İpek ve Baharat yolunun kesişme noktası Ulucami ve çevresi oluvermişti. Ulucami bu nedenle sadece 5 vakit ibadet edilen bir yer değildir. Kültürlerin ve medeniyetlerin kesişim noktasıdır.
Emir Sultan Cami ve Türbesi
Emir Sultan Yıldırım Bayezid’in damadıdır. Dönemin önemli alimlerinden olduğu söylenir. Ulucami açılışında Yıldırım Bayezid tarafından hutbe ve namaz için görevlendirilmiştir. Ancak herkes tarafından ulemanın en üstte yer alan kişisi olduğu düşünülürken Emir Sultan, o kişinin Somuncu Baba olduğunu söyler. Şeyh Hamidi Veli olarak bildiğimiz alimi herkes Somuncu Baba olarak tanımaktadır.
Somuncu Baba Dergahı
Şeyh Hamidi Veli, Şemseddin Musa Kayserinin oğludur. Şam, Tebriz ve daha pek yerde ilim öğrenmenin peşinde koşmuştur. Kutbiyet makamına erişen az sayıda kişiden biri olduğu söylenir. Bu makama erişmiş olması onu daha da kendiyle meşgul bir hale bürür. Geçimini ekmek yaparak sağlar ve kazandığını ihtiyaç sahipleri ve ilim dergahı olan fırını için harcar. Somuncu Baba, Yıldırım Bayezid döneminde yaşamıştır ve Ulucami yapımında çalışan herkes onun ekmeklerinden yemiştir. Çünkü burada çalışanlara sürekli ekmek getirmektedir.
Somuncu Baba, Emir Sultanın söylemesi ile herkesçe kim olduğu bilinir olmuş. Ancak o bu durumdan hoşnut değildir. Hatta dönemin en ünlü alimlerinde Molla Fenari sık sık kapısını çalar olmuş.
Ancak Şeyh Hamidi Veli ise Bayram-ı Veli ve diğer müridlerini de alarak Bursa’dan Dua Çınarı denilen yerde vedalaşarak ve dua ederek ayrılmıştır.
*Dua Çınarı Yıldırım ilçesinde külliyenin yakınlarında bugün Ankara Asfaltı üzerinde bulunan büyük bir çınar ağacıdır.
Molla Fenari Cami ve Türbesi
Asıl adının Şemseddin Mehmed olduğu bildirilmiştir. Maveraünnehir’de doğmuştur. Babasından tasavvuf eğitimi ile başlayarak pek çok alimden ders almış. Osmanlı’da Medrese eğitiminin başlangıcı sayılabilecek çalışmalar yapmıştır. Molla Fenari, Somuncu Baba (Şeyh Hamidi Veli) ve Emir Sultan aynı dönemde Bursa’da bulunan 3 büyük alimdir. Molla Fenari’nin kadılık yaptığı bir dönemde olmuştur. Molla Fenari, Emir Sultan’ın açık etmesi ile Somuncu Baba’dan haberdar olmuştur. Sık sık Somuncu Baba’nın kapısını çalıp ondan dersler almaya çalışmıştır. Onun verdiği “merkebin ot yemediği” hikayesinden ders almış ve ipekçilik yaparak geçimini sağlamıştır.
Yıldırım Külliyesi ve Av köşkü
Yıldırım Bayezid Han Osmanlı’nın kuruluş döneminde çok önemli hizmetleri olan bir sultandır. Adına yakışır şekilde savaşan herkesin korkup çekindiği, ancak bir o kadar da sevdiği bir Padişahtır. Erken ölümü Osmanlı Devleti için büyük kaybın sebebi olmuştur. Ankara’da kaybettiği savaş sonrasında Osmanlı’da kardeş katlinin de başlayacağı bir dönem ortaya çıkmıştır. Türbesi ve kendi ile aynı ismi taşıyan cami külliyenin en büyük parçasıdır. Caminin buraya yapılma nedeni o dönem ormanlık ve yaylalarla dolu olan bölgede Yıldırımın bir av köşkünün bulunmasıdır. Ava çıkmaktan büyük keyif alan komutan arkadaşı Doğan’ı yanından ayırmamıştır. Bu gün Doğan Bey olarak Bursa’da bildiğimiz yerler Yıldırım Bayezid’in en yakın arkadaşı Doğan Bey ile ayndır.
Yıldırım Külliyesinde bugün cami, türbe, av köşkü ve o dönemde müderrishane olan bugünkü sağlık ocağını görebilirsiniz. Yıldırım İlkokulu ile Müderris hane arasında bulunan tünel zamana yenik düşmüş ve girişleri kapanmıştır.
Yeşil Türbe ve Yeşil Camii
Bursa’nın Ulucami’den sonraki simgelerinden biri de Yeşil Türbe’dir. Kentin her yerinden görülecek bir noktaya yapılan türbe çinilerle bezenmiş ve yeşil renktedir. Ankara’da Mürted ovasında yapılan savaşı Timur kazanınca Yıldırım Bayezid esir düşmüştür. Osmanlı Devleti için kayıplarla dolu bir dönem başlamıştır. Fetret Devri denilen taht kavgaları ve kardeş savaşları ile geçen bir dönem olmuştur. I. Mehmed, Yıldırım Bayezid’in ardından Osmanlı Devletinin başına geçmiştir. Osmanlı’nın ikinci kurucusu sayılır. Türbe ve Cami Yıldırım ilçesi Yeşil Semtinde bulunur. I. Mehmet, Çelebi lakabı ile anılır. Bunun da sebebi anne tarafından Mevlana soyundan gelmesindendir.
Çelebi Mehmet döneminde imar ve ticaret başta olmak üzere pek çok birikim elden gitmiştir. Timur’a ne kadar saygı duysak sevsek de bu kadar düşman varken kendi içimizde verilmiş bu savaşı anlamak mümkün değildir. Burada Yıldırım Bayezid’in de bu savaşa gerek kalmayacak siyasi hamleleri yapmış olsa, belki de Osmanlı için daha iyi sonuçlar doğurabilirdi.
Geyve Hanı
Hacı İvaz paşa tarafından yapılmış ve Çelebi Mehmet’e hediye edilmiştir. Yeşil Cami ve Medresesinin giderlerini karşılamak amacıyla vakfedilmiştir. Nalbantoğlu Mahallesi Süleyman sokakta bulunan
Üftade Hazretleri
Mevlüt Süleyman
Beylikten Sultanlığa geçişle birlikte Orhan Gazi’nin oğlu Sultan Murad Hüdavendigar Han dönemi Bursa için gelişim ve zenginleşme dönemidir. Hüdavendigar ünvanını alan padişahın güç sahibi olması, artan kudretinin bir ifadesi olarak söylenmiştir. Çok sonraları onun bu hükmettiği topraklara ithafen Hüdavendigar eyaleti olarak Bursa ve çevresi kastedilmiştir.
Sultan Murad Han, babası Orhan’ın bıraktığı toprakları 5 katına arttırarak devleti genişletmiş ve zenginleştirmiştir. Osmanlı’nın ilk dönemlerinde devletin ve askeriyenin işleyişine katkısı çok fazladır. Murad Han’ın mezarı Muradiye külliyesinde
Muradiye Külliyesi
YEŞİL