Nerededir?
Hacıbektaş Veli ‘nin türbe ve dergahı Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde yer alır. Hacıbektaş adı verilmeden önce bu yer Suluca Karacahöyük olarak bilinmekteydi. Kapadokya bölgesinde bulunan yüzlerce höyükten biri üzerine kurulmuş bir ilçedir.
Nasıl Gidilir?
Hacıbektaş ilçesi Nevşehir’e bağlıdır.
1- Ankara – Kayseri yolu üzerinde devam ederken Kırşehir ve Mucur’u geçince Nevşehir yönüne ayrılmanız yeterli. Kırşehir yolu üzerinden Nevşehir’e gidenler Hacıbektaş Veli ‘ye uğrayıp yollarına devam edebilirler. Kırşehir – Hacıbektaş 42 km. Mucur – Hacıbektaş 24 km.
2- Eğer Nevşehir Niğde yönünden geliyorsanız. Nevşehir Kırşehir karayolu üzerinde Avanos’tan 50 km uzaklıktadır.
Ankara yönünden gelenler O-21 otoyolu üzerinden Kırşehir yolu ile, Konya- Adana yönünden gelenler O-21 otoyolu üzerinden Aksaray yolu üzerinden Hacıbektaş’a gelebilirler. Hava yolu ile gelenler ise bölgede yakın 3 havalimanı bulunuyor. Nevşehir Kapadokya Havalimanı, Konya ve Kayseri Havaalanı.
Gezilecek Yerleri
Hacıbektaş küçük bir ilçe olmasına karşın bolca vakit gerektiren gezi noktalarına sahip.
1- Suluca Karacahöyük
Suluca Karacahöyük eski yerleşimin izleri arasında kalmış bu höyük dairesel yapısı ile Asur Ticaret Kolonilerinin oluşturdukları Karum’lara benzer nitelikte. Eski döneme ait ticaret yolları üzerine kurulu bu höyükler kervanların duraklama noktalarıydı. Malları ve hayvanları korumak için ideal yerler olan bu höyükler gece konaklama ve korunma için ideal olmanın yanı sıra günümüzdeki kervansarayların da öncüsü durumundaydı.
Çok sonraları Hacı Bektaş Suluca Karaca höyük’e geldiğinde yerleşik yaşam için burayı seçmişti.
2-Çilehane
Hacıbektaş ilçesinin düzlük yapısına ters olarak ilçenin hemen yanında birden bire yükselen bir tepe var. Neredeyse eski bir tümülüsü andıran görüntüye sahip. Bu tepenin olduğu bölgeye “çilehane” denmesinin sebebi burada yer alan mağara. Hacıbektaş Veli ‘nin burada inzivaya çekildiği biliniyor. Mezarlıkta önem verilen 7 ozanın mezarıda bulunuyor. Yan yana olan bu mezarların olduğu sıraya “ozanlar yolu” denmekte.
3- Hacıbektaş Deliklitaş
Deliklitaş Çilehane bölgesine geldiğinizde bulmakta zorlanmayacağınız bir yer. Hurafelere bayılan bir toplum olduğumuzdan böyle yerleri popüler hale getirmek çok zor olmuyor. Deliklitaşa geldiğinizden Hacıbektaş Veli ‘nin eli ile açtığı söylenen küçük bir delik göreceksiniz. Kayalığın içindeki çok dar bir alandan çıkmaya çalışan yüzlerce insanı hemen farkedeceksiniz. Deliklitaş’tan geçmenin zorluk derecesi yüksek. Göbekliler için bir sınav noktası da diyebiliriz (Ben geçemedim 🙂 ). Çilehane ismini burada bulunan ve halk arasında ‘Delikli Taş’ olarak bilinen büyük bir kaya parçasından almaktadır. Çilehane tepesine ‘Arafat Dağı’da denilmektedir. Çilehane tepesinde; Hacı Bektaş Veli Vilayetname’de de geçen kutsal olarak kabul gören; ‘Delikli Taş’, ‘Zemzem Pınarı’, ‘Minder Kaya’, ‘Kulunç Kaya’, ‘Kadıncık Ana Mevkisi’ ve ‘Cevher Deresi’ bulunmaktadır. Hacıbektaş Halk Mezarlığı da Çilehane’de yer almaktadır.
4-Didar Ana Türbesi
Didar Ana, Didar Sultan, Didar Bacı olarak da geçen Didar Ana türbesi Çilehane bölgesinde yer alıyor. 1923 yılında Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Zeyve (İki Değirmen) köyünde doğan Didar Ana’nın Türbesi’nde şöyle yazıyor: “Ağa ile Gülçiçek’ten doğma; mücerret; batınî âlemde ‘Ehl-i Beyt’in Kur’an ilmi’ ile nasipli; ‘Hakk Muhammed Ali – Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli ‘ yolunda bir Allah dostu. Çilehane‘de bulunan bu türbeye gelen ziyaretçiler, Didar Ana mezarı üstünde kum eleyip üste kalan iri taşların sayısına göre dilek tutar. Eğer ki çift gelirse dileklerin kabul olacağı düşünülür.
Türbe’de Didar Ana’dan kalma düsturlar bir çerçeve şu şekilde yazılmıştır;
Didar Ana…
İbadet ve sohbetlerinde:
Çerçevede yazılı aşağıdaki mesajları görünce etkilenmemek ne mümkün!
* Her şeyin başı Allah. Her işe “Bismillah Destur” diyerek başla. Dünya dua üstüne kurulu. Özellikle, seher vaktinde dilek kapıları açıkken dua et. Allah’a sıdk ile (gönülden) bağlan. O, yalvaranın Tanrısı’dır.
* Fen kerameti geçecek. Oku, çalış, ilim yap. İlim yapmak ve çalışmak da ibadettir.
* Kul hakkı yeme. Helal kazan, ölçüye tartıya hile katma. Kul hakkı ile Divan’a gitme, affı yoktur. Devlet malında tüyü bitmedik yetim hakkı var, yiyen iflah olmaz.
* Dosdoğru ol. Yalan, iftira ve dedikodudan sakın. Duymadığını duydum, görmediğini gördüm deme. Kapı dinleme, kimseye iftira atma ve ah alma.
* Gönül Kabe’dir yıkma. Herkesi sev, say, gönül kazan. Kişinin ayıbını yüzüne vurma.
* Cömert ol. Yetim başı okşa. Yolda ve darda kalanlara yardım et, ama “ettim” deme. Cennetin kapısını cömertler açar unutma.
* Ana baba ve komşu hakkı önemli. Onları kırma, iyi geçin, dualarını almaya çalış.
* Bir şeye ne çok sevin ne de çok üzül. Bir anda her şeyi var eden de yok eden de Allah’tır. Bir işin önüne değil sonuna bak. Ölüm var, unutma.
* Alçak gönüllü ol. Kibirlenme, kibir imanın düşmanıdır. Toprak gibi (turab) ol.
* Nefsine sahip ol. Eline, diline, beline sahip ol. Aşırı yeme-içme ve içkiden sakın. Kimseyi çekememezlik etme.
* Musahiplik ve kirvelik önemlidir. Ama bu “dünya-ahret kardeşliği”ne “tek can” olabilirseniz girin.
* Ehl-i beyt yolundan ayrılma. Peygamber ve ehl-i beytini örnek al. Onlarsız ibadet nafiledir. Her zaman Hakk’ın, haklının ve mazlumun yanında yer al. Kerbela’yı hatırla.
* Allah’a şükret. Allah’a şükrünü eksik etme. Hakkında hayırlısını dile. Sabırlı ol, sabırdan selamet, selametten rahmet doğar.
* Allah’a güven. Doğrunun yardımcısı ve sahipsizin sahibi Allah’tır. O’na sığın. Her işte bir hayır vardır, bir kapı kapanırsa bir başka kapı açılır, umudunu kesme.
5-Hacıbektaş Veli Türbe ve Dergahı – Müze
Çocukluğumdan beri Kapadokya bölgesine onlarca defa gelmişimdir. Höyükleri, Peribacaları, Yeraltı kentleri ve Taştan Evlerini, Müzelerini pek çoğunu gezip görmüşümdür. Ancak her defasında ertelediğim son güne bıraktığım için vazgeçtiğim iki önemli noktaya bir türlü gitmek kısmet olmamıştı. Bu defa Kapadokya için plan yapınca Hacıbektaş Veli ve Yunus Emre türbelerini ilk sıraya aldım. Hacıbektaş Veli kimdir? Anadolu için önemi nedir? sorusuna daha yakından bir cevap almak için de bulunmaz fırsat olacaktı benim için .
“Eline, Diline, Beline sahip ol“ özdeyişiyle gönüllerde taht kuran ve Anadolu’nun Türkleşmesinde, siyasi birliğinin kurulmasında büyük katkıları olan 13. yy’ın ünlü düşünür ve ozanı Hacıbektaş Veli de çağdaşları Mevlana Celaleddin, Hacı Bayram Veli, Ahi Evran ve Yunus Emre gibi aynı amaçla Anadolu’yu mekan tuttu. Diğer gönül erleri gibi o da bu topraklarda yoğruldu. Düşüncelerini toprakla yoğurdu.
Bugün ne mübarek gündür ki latif kokular geldi,
Zihi kutlu gün deyup ol çiçekleri dererler,
Sekiz uçmağın içini ol çiçeklerle bezerler.
Ve ille ki ol çiçeklerin arasında bir çiçek biter,
Ol çiçeğee “Gül-i Reyhan derler.
Kaçan ki velilerden bir veliye va’de erişse
Ol çiçeği getirirler, ol veliye yıyladurlar
Ve hem aşk gösterirler, damarlarına yayılır.
Pes, ol velinin canını aşk ile alırlar,
Her giz can teslim kıldığın bilmez …
Müze Dergah’ta Neler Var?
Girişte büyük ve görkemli bir kapı karşılıyor bizleri.
Geniş bir avluya girince sağ tarafta üç noktadan su akan bir çeşme yer alıyor. Çeşmenin yapısını yakından incelerken bir yandan da üç çeşmenin her birinden su içiyoruz. Çeşme ve suyu hakkında ilgi çekici anlatımlar olursa yazıya ilave edeceğiz elbette.
Üçlü çeşmenin devamında sağ tarafında bir mühür olan bir kapı ile karşılaşıyoruz. Bu kapı ikinci avluya çıkıyor. İlginç olan ise bu mührü bir gün önce de Göreme Açık Hava Müzesinde birebir görmüş olmamız. Kapıdan Girince hemen önümüzde çeşmeli bir havuz ve iki tarafı revaklı dikdörtgen bir avlu karşılıyor bizi.
Sağ ve sol tarafta pek çok bölme yer alıyor. Sağ tarafta ilk kemerin olduğu yerde Osmanlıca yazılar ve hemen altında Aslanlı bir çeşme. Anadolu’da Aslan figürlerini özellikle takip etmeye ve incelemeye çalışıyorum. Kibele ile olan bir bağı var mı? Hitit yada Frig döneminden mi bize ulaşmış? Pek çok soruma yanıt bulmaya çalışıyorum.
Aslanlı çeşmeden sonra müzenin diğer bölümleri ve en son bölümde de cami yer alıyor.
Caminin tam karşısında revaklı bölümün merdivenle çıkılan ikinci katını görebilirsiniz. Burası da kış aylarının geçirildiği yer.
Bu avluya girdiğimiz kapının tam karşısında ise 3. bir avluya geçen bir diğer kapı. Kapının açıldığı yemyeşil bir bahçe ve içerisinde iki türbe binası yer alıyor. Tam karşıda olan Hacı Bektaş Veli’nin türbesi.
3. Avluda sağda kalan türbe ise Balım Sultan yada ikinci Pir dedikleri kişiye ait.
Hemen karşıdaki daha büyük olan türbe binası da Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait.
İçeri girince pek çok bölüm karşımıza çıkıyor. Geniş salona ulaşınca sağımızda ilk dikkatimizi çeken Horasan Erenleri yazılı bölüm. Horasan Erenleri denilince Anadolu’ya gelmiş pek Horasan Ereni olduğu biliniyor. Ancak türbenin içindekilerin kim olduğuna dair ayrıntılar yazımıza daha sonra eklenecektir.
Horasan Erenleri kimdir? Anadolu’yu manevi açıdan inşa ve imar ettiğine inanılan kişilere Horasan Erenleri denir. Erol Güngör “Nerede evliya kabri varsa orası Türk toprağıdır. Evliyası olmayan yerde Türk yok demektir.” der. Horasan Erenleri yaptıkları hizmetlerle Anadolu’yu İslam toprağı haline getirmiştir.
Hacı Bektaş-ı Veli
Hacı Bektaş Veli ‘nin doğum tarihi 1209 olarak kabul edilmiştir. Doğum yeri Horasan’ın Nişabur kentidir. Ölüm tarihi 1271 Suluca Karacahöyük’tür. Düşünce ve öğretileri kendisinin ölümünden çok sonra daha fazla kabul görmüş ve yayılmıştır. Bektaşiliğin kurucusu “Piri” olarak kabul edilir. 14.yy başlarında Bektaşi tarikatı kurulmuştur. 16. yy da ise oldukça etkin bir tarikat halindedir. Hacı Bektaş yaşadığı dönemde oldukça tanınmakta ve çağdaşları gibi önemli izler bırakmıştır. Bektaşilik ve Hacı Bektaş ile ilgili pek çok asılsız söylence sonraki dönemlerde ortaya çıkmıştır. Kendi düsturunu yaşayıp gözetmenin dışına çıkarak küçük düşürücü hikayelerle asıl olanın geri planda kalması amaçlanmıştır. Hacı Bektaş’ın kendi dönemine ait pek çok iz maalesef silinmiştir. Öğretileri kuşaktan kuşağa devam ederek günümüze ulaşmıştır.
Hz. Ali’nin soyundan geldiği söylenmektedir. Hoca Ahmed Yesevi’nin öğrencisi olduğu söylense de bu doğru bilgi değildir. Yaygın görüş başkadır. Lokman Perende’nin himayesinde Yesevilik öğretisi ile yetişmiştir. Horasan ve Erdebil’de eğitim alır. Türkmen şeyhinin asıl adı Bektaş’tır.
(Burada Bektaş adının Hacı Bektaş Veli’nin gerçek adı olmadığı konusunda küçük bir araştırma yapmakta olduğumu belirtmek isterim. Pek çok alimin o dönemde isimlendirme biçimine bakıldığında nereli oldukları ifade edilirdi. Örneğin Şemseddin Musa Kayseri [Somuncu Baba] veya Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi. Bu açıdan bakıldığında Bektaş kelimesinin Suluca Karacahöyük’ün eski adı olan Bektaş olduğu konusundaki yaklaşım daha doğru olmalıdır. Elbette bu araştırmayı daha detaylandırdığımda sizlerle bu konudaki araştırma sonucumu paylaşacağım.)
Vilayetname adındaki eser onun hakkında bize ulaşmış eserlerden biridir. Anadolu topraklarına yani o günün adı ile rum illerine gelmeden önce Kudüs ve Mekke’ye gider. Bundan sonra Hacı Bektaş olarak anılır. Hacı Bektaş Elbistan’da Ashab-ı Kehf mağarasına gider. Orada Erbain çıkarır. (bknz. erbain) Zülkadirli ilinde Bozok’tan Kayseriye geçer. Aslında Anadolu’ya geldiği dönem oldukça zorlu ve karmaşık bir dönemdir. Batıda Haçlılar, doğuda Moğollar’ın akınları ile tam ortada siyasi ve askeri hareketlilik dönemleridir. Hacı Bektaş Veli, Yesevilik, Melamilik, Batınilik, İsmaililik, Ahilik, Babailik, Mevlevilik, Kalenderilik gibi dönemin inanç ve anlayışlarını, yakından tanıyor ve biliyor olmalıdır. Onun gelişi ile halkın birlik beraberliğe olan tutumu da artmıştır. Ona duyulan saygı ve sevgi öylesine artar ki “Horasan’dan güvercin olup geldiği taşı konuşturduğu söylenir”.
Onun etrafında Barış kardeşlik ve birlik duyguları ile önce Türk dilinin kökleşmesi yaygınlaşması ve Türk geleneklerinin yaşatılması için çabalar artmıştır.
Baba İlyas’ın torununun oğlu Elvan Çelebi (Ölümü:1359) tarafından yazılan ve Baba İlyas’ın söylencelere dayalı yaşam öyküsünün anlatıldığı Menâkıbu’l-Kudsiyye fî Menâsıbı’l-Ünsiyye’de, Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas’ın halifi olanlar arasında görülmektedir. Aynı eserde, ‘Baba Resûl’ ile Baba İshak’ın değil Baba İlyas’ın anlatıldığı görülmektedir.
Eflaki’nin Menâkıbu’l-Ârîfin adlı kitabında Hacı Bektaş Veli’nin, Rum illerinde ayaklanmaya sebep olan Baba Resûl’ün gözde müridi olarak geçer. Bu bilgiyi doğrulamaktadır. Eflâki, Hacı Bektaş-ı Veli’nin “ârif ve yakîn’e” ermiş olduğunu, ancak İslam’ın kurallarına uymadığını anlatır. Eflâkî, Hacı Bektaş adını üç yerde kullanmakta ve büyük atası Baba İlyas’ın altmış halifesi arasında göstermektedi. Baba İlyas’ın halifeleri, Osman Gazi’nin kayınpederi olan Ede Bâlî’nin de olduğunu, Eflâkî’den öğreniriz.
Tarihçi Âşıkpaşazâde’nin Vekayinâmesinde, Hacı Bektaş Veli’nin kardeşi Menteş ile beraber Horasan’dan gelip, 1240 yılındaki Babai ayaklanmasının öncüsü Baba İlyas’ın yanında yer aldıklarını belirtiyor. Hacı Bektaş’ın Anadolu’ya gelmesini anlatayım” diye başlayan Âşıkpaşazâde’nin söyledikleri şöyle: “Bu Hacı Bektaş Horasan’dan Menteş adındaki kardeşi ile beraber Anadolu’ya gelmeye heves ettiler. O zamanda Baba İlyas gelmiş, Anadolu’da yerleşikti. Meğer onu görmek için gelmişler. Onun dahi hikayesi çoktur. Hacı Bektaş kardeşiyle önce Sivas’a geldi. Sivas’tan Baba İlyas’a geldiler. Oradan Kırşehir’e, Kırşehir’den Kayseriye geldiler. Hacı Bektaş kardeşini Kayseri’den gönderdi. Vardı Sivas’a çıktı. Oraya gidince onu şehit ettiler.”
Aşıkpaşazade’ye göre, Hacı Bektaş Veli kendinden geçmiş bir meczubdu. Tarikatı hatta müridleri yoktu. Hacı Bektaş Veli’nin Aşıkpaşazade’nin Hatun Ana olarak bahsettiği (Vilayetnamede Kutlu Melek – Fatma Ana – Kadıncık Ana isimleri ile belirtilen), manevi bir kızı olduğunu söyler. Tasavvuf öğretisini ve kerametlerini ona emanet ettiğini, Hatun Ana’nın da bunları Abdal Musa’ya aktardığını, Aşıkpaşazade idaa eder. Bu bilgiyi, Abdal Musa Vilayetnamesi de doğrulamaktadır. Bu bilgiler, o çağdaki “kadının”, erkek müridi olacak kadar, yüksek bir statüye sahip olduğunu göstermektedir. Vilayetname’deki anlatımlar, İslami dönemdeki kısıtlamalar öncesinde, kadının sosyal yaşamda etkin bir yerde olduğunu ortaya koyar. Meclislerde erkeklerin yanında yer almakta ve yabancı konuklara hoş geldin diyebilmektedirler.
Baba İlyas’ın örgütlediği, Baba İshak’ın idare ettiği 1240’da yaşanan Babai ayaklanmasında Sivas’da öldüğü anlaşılan Menteş ile kardeşi Hacı Bektaş Veli’nin yolları bu ayaklanmadan önce ayrılmıştır. Hacı Bektaş Veli’nin Babailerin kırımı ile sonuçlanan, Malya Ovası’ndaki savaşa katılmadığı ve Sulucakarahöyük’e bu esnada (Hacıbektaş’a) geldiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca Vilayetname’de, Hacı Bektaş Veli’nin Osman Gazi’ye kılıç kuşatıp Elif Tac giydirdiği yazılı. Aşıkpaşazade ise bu konuda açık bir bilgi vererek, Hacı Bektaş Veli’nin Osmanlı Hanedanından kimse ile görüşmediğini söyler. Aşıkpaşazade, Eflâkî ve Elvan Çelebi’nin anlatımları ile Hacı Bektaş Veli Türbesinden gelen ve Ankara Kütüphanesinde korunan, Ciritli Derviş Ali (Resmî Ali Baba) tarafından 1176(1765)’da kopya edilmiş Vilayetnamede, Hacı Bektaş Veli’nin 606 (1209/1210)’da doğduğu, 63 yıl yaşayarak 669(1270/1271)’de öldüğüne dair verilen bilgi örtüşmektedir. 1281’de, 23 yaşındayken Kayı Boyu’nun yönetimini üstlenen Osman Gazi’ye, Hacı Bektaş Veli’nin kılıç kuşatıp Elif Tac giydirmesinin, Hacı Bektaş Veli ile ilişkilendirilen Yeniçeri Ocağının kurulmasından sonra, Vilayetname’ye eklenmiş olabileceğini düşündürtmektedir.
Alevi ve Bektaşiler arasında Hacı Bektaş Veli’nin çocuklarının olup olmadığı daima ihtilaf konusu olmuştur. Bu konuda iki görüş vardır. Çelebiler, Hacı Bektaş Veli’nin Fatma Nuriye veya Kadıncık Ana (Kutlu Melek)’dan olma Seyyid Ali Sultan (Timurtaş) adlı bir oğlunun dünyaya geldiğini, kendilerinin de bu soydan olduklarını iddia ederler. Babağan (Babalar) koluysa, Hacı Bektaş Veli’nin mücerret kaldığını, bu dünyadan da mücerret olarak göçtüğünü iddia ederler. Bu grup mensubu görüşlere göre de, bugün Hacı Bektaş Veli ’nin evladı olarak bilinenler, Pir’in Kadıncık Ana’dan gelen nefes (yol) evladlarıdır.
Hacı Bektaş Veli’nin tırnaklarına üst başına dikkat etmeyip namaz kılmadığına dair anlatılanlar için bilgiler doğrulayıcı nitelikte değildir. Başka bir tarikatın mensubu tarafından yüz yıldan fazla bir zaman sonra hakkında yazılanlarla hareket etmek yerine pek çok bilgiyi yan yana koymak gerekir. Rum Abdallarının Piridir ve Anadolu’nun büyük evliyalarındandır.
Sonuç olarak ister Sünni ister Alevi olsun Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anadolu’nun Türkleşmesinde öne çıkmış büyük bir Sufi, bir Ozan olduğunu kabullenmek en güzelidir. Onun öğretileri ile bizim inancımız ne olursa olsun bir harman yapmak çok da zor olmasa gerek. Hacı Bektaş-ı Veli gibi birisi dönemi içerisinde değerlendirmeli ve iyilik için olan ne varsa almaya çalışmak en doğru hareket olacaktır.
Hayatının büyük bir kısmını Sulucakarahöyük’te (Hacıbektaş) geçiren Hacı Bektaş Veli, ömrünü de burada tamamlamıştır. Mezarı, Nevşehir İli’ne bağlı Hacıbektaş İlçesi’nde bulunmaktadır.
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır!Hararet nârdadır, sacda değildir, Keramet baştadır, tâcda değildir. Her ne arar isen, kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.
– Hacıbektaş Veli
Hacıbektaş İlçesinde gezilecek diğer yerler;
6- SULUCA KARAHÖYÜK
7- HACI BEKTAŞ BEŞTAŞLAR
8- BEKTAŞ EFENDİ TÜRBESİ
9- ARKEOLOJİ VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ
10- HACIBEKTAŞ ATATÜRK EVİ
11- KARACAAHMET SULTAN DERGAHI
12- DEDEBAĞ TÜRBESİ
BEKTAŞİLİK VE OZANLAR
Çilehane bölgesinde pek çok ozanın mezarı bulunuyor. Geçmişten bugüne pek çok tanıdığımız ozanı Bektaşilik öğretisinde görmek mümkün.
21 Mart 1973 tarihinde yitirdiğimiz Âşık Veysel, Alevi-Bektaşi öğretisiyle yetişmiş, bu nedenle Karacaoğlan‘dan, Pir Sultan Abdal’dan, Dadaloğlu‘ndan, Emrah‘tan büyük ölçüde etkilenmiş bir halk şairidir.