PERGAMON ANTİK KENTİ VE MÜZELER
Bergama Antik Kenti belkide en çok gezdiğimiz antik kentlerimizden biri. Gerek Bergama’nın güzel atmosferi, gerekse müzenin güzel ve büyüleyici panoraması bizi pek çok Bergama ile buluşturuyor. Her gezimizde ayrı bir bilgi ile karşılaşmak ve yeni bir şeyleri Bergama’nın kendine has lezzetlerini tadımlarken paylaşmakta en büyük keyfimiz.
NASIL GİDİLİR?
Bergama Antik Kenti için Bursa’dan 250 km’lik bir yolculuk yapıyoruz. İstanbul’dan gelenler için 400 km, Ankara’dan 650 km olan yol İzmir’den ise 100 km uzakta. Konaklama için yine pek çok alternatif söz konusu olsa da burada apartmandan çevirme otelcilik Ailelere pek de hitap etmiyor. Bizim tercihimiz Berksoy otel oluyor. Ekonomik şık Kahvaltısı güzel. En önemlisi aile ve çocuklar için gerekli konfora sahip.

PERGAMON ANTİK KENTİ
Antik kentler içerisinde en görkemli olanlardan biri de Bergama Antik Kenti. Tepede sıcağın etkisini az hissetmek için sabah erkenden müzeye gidiyoruz. Müze kartın geçerli olduğu Antik kentin tepe bölümü büyük bir saray olarak yapılmış. Dilerseniz teleferik ile dilerseniz aracınızla çıkabilirsiniz. Tepenin rakımı 400 mt. Şimdiye kadar bulunan en eski buluntular M.Ö. 8. yy tarihli. Anadolu dillerinde Pergamon korunaklı kale anlamını taşıyor. Hellenistik dönemlerde Attalos Hanedanlığının başkenti olarak bir dönemin en parlak şehirlerinden biri olmuş. Meşhur kütüphanesinde 200 binden fazla kitabın veya parşömen rulonun varlığından söz ediliyor. Devasa tiyatrosu 15 bin kişilik ve akustiğini bugün bile tam anlamak mümkün değil. Yukarı kent olarak adlandırılan bölüm Arsenal, Yukarı Sarnıçlar, Saraya ait yapılar yer almakta.
TRAİANEİON ( TRAİAN TAPINAĞI)
Tanrılaştırılmış imparatora adanmış bölümde, İskender sonrası zirve yapan Pagan inanınışın Roma İmparatorları arasında belki de en tepe noktasında sayılan Hadrianus için yapıldığı sanılan yapılar topluluğudur. Orta bölümde corinth düzenle yapılmış tapınak mükemmel işçiliğe ve görkeme sahip bir yapı. Bir çok sütunu yıkılmış olsa da bugün hala hetbetini gözümüzde canlandırabiliyoruz. Kente bakan bölümde sundurmaların hemen alt bölümüne merdivenlerle inilmektedir. Ayrıca güneybatı stoasında yer alan balkonumsu çıkıntıdan kenti seyretmek ve resim çekmek için kısa bir mola vermelisiniz.
Zamana ve savaşlara yıkımlara dayanamayan tapınağın devrik taşları aşağı bölümlere sürüklenip geç dönem yapılarda bile kullanılmıştır. Bu eserlerin azıcık bütçeler ve arkeolojik çalışmalarla restore ve yeniden yapılanması tahminen bin yıl kadar sürecektir.




ATHENA TAPINAĞI
Bugün sadece izleri kalmış olan tapınağın İskender’in metresi Barsine tarafından yapıldığı bilinir. Buradaki heykellerin bir çoğu Berlin Pergamon müzesinde bulunmaktadır. Tamamı Almanya’ya kaçırılan tapınak bugün yeri boş. Altta yer alan resimde Almanya Berlin’de Athena tapınağının tamamının çalındığı hali ile bulunuyor.

DİONYSOS TAPINAĞI
Yine Hadrian dönemini işaret eden oldukça değerli işlemelere ve mimariye sahip bir eser. Tiyatronun yanında olması ve tepenin neredeyse her noktasında tapınaklar ilave edilmesi Pergamon tepesinin giderek artan dini bir bölge haline geldiğini gösterir. Ancak eski dönemlerde para ve hazineyi korumak için en iyi yol üzerine tapınaklar inşa etmekti. Belkide Attalos sülalesi bu kadar tapınağı bu tepeye boşuna yaptırmamıştır.

TİYATRO
Anadolu çok büyük miras. Bu kadar çok medeniyet bizlere yüzlerce antik tiyatro bırakmışlar. Sahnenin ahşaptan yapıldığı ve günümüze ulaşmadığı söylenir. Ancak 80 basamak ve 46 metrelik en alt ve en üst arasındaki rakım farkı ile belki de dünyada bu eğimdeki tek tiyatrodur. Sahne sadece gösteriler için değil önemli toplantılar ve eğitimler için de kullanılmıştır.




ZEUS SUNAĞI
Zeus sunağı dedikleri yer iki ağaç arasında kalmış boş bir arazi ve kırık taşlardan ibaret. Antik kentin en önemli yapılarından biri Zeus sunağı ancak bugün sunaktan geriye kırık taşlarından başka hiç bir şey kalmamış. Halbuki bazı dönemlerde bu sunak dünyanın en önemli eserleri arasında gösterilmişti. Bergama müzesinde sergilenen sunak kabartmalarında Gigant’lar ile Olympos tanrıları arasındaki mücadele işlenmiş. 35 metre gibi bir genişliğe sahip sunak Pergamon kralı 2. Eumenes döneminde ilk halinin yapıldığı düşünülmekte.
Kralların ve sonraki dönemlerin sunak ve etrafındaki kabartmalarla görsel ve mimari olarak zenginleştirildiği düşünülüyor. Mitoloji açısından önemli barok kabartmalara sahip eser aynı zamanda Attalos sülalesinin gelmişi geçmişi hakkında fikir de sağlıyor. Abdulhamid döneminde bu eser heykelleri nedeniyle sakıncalı bulunmuş ve yıkılmasına karar verilmiş. Ancak fırsat kollayan neredeyse tüm eserlerimizi çalan almanlar bu devasa yapıyı izinli olarak ülkemizden alıp götürmüşlerdir. eserin üzerindeki heykel ve barok kabartmaların rönesans dönemine ışık tuttuğu söylenir. Sunağı bulan ve taşıyan Carl Humman ise öldüğünde sunağın altında granit bir blok içerisine gömülmüştür.

Üstteki resim temsilidir. Üstte olması gereken yerde olan tapınak alttaki resimdeki Berlin Bergama Müzesine kaçırılmıştır. Aslında kızacağım Almanlar’a ama kızamıyorum da bir türlü. Öyle yüzük bilezik değil ki bu. Kocaman, devasa bir tapınak. Desek ki tapınağımızı niye çaldınız? diyemeyiz galiba.


Bergama Müzesinden hemen sonra ikinci durağımız olan Kızıl Avlu Serapeion’a geçiyoruz.
Kentin görkemli yapısını incelemek için earthgoogle üzerinden linki tıklayınız!