Antalya’nın Demre (Eski adı ile Kale beldesi) ilçesinde yer alan Myra Antik kenti Yüce Ana Tanrıçanın yeri anlamına geliyor. Demre köyünün 1.5 km kuzeyinde yer alır. Likçe Myrrh olarak bilinen kent önceleri dağ yamacı üzerinde iken zaman içerisinde eteklere ve ovaya doğru ilerlemiş. Bugün Myra Antik kentinin tamamını veya daha eski dönemlerini detaylı görmek için biraz tırmanış gerektiriyor. Oy hakkı olarak da en fazla oy hakkı olan kentlerden biri olan Myra Likya’nın 6 büyük kentinden biriydi. Bazı dönemlerde Likya’nın kalbi ve korunaklı olarak kalmayı başarabilmiş nadir kentlerden biri olmuştur.
Tanrının hizmetkarı kudretli Nicholaos’un kentin adına uygun olarak mür fışkırttığı, Likyalıların üç defa kutsanmış ve mür-teneffüs eden kenti. İşte İmparator Constantinus Porphrogenitus Myra kentini böyle tanımlamıştır. Elbette ortaçağ boyunca Myra’nın bu denli ünlü olmasının temelinde Aziz Nikholas bulunur. Ancak Aziz Nikholas olarak bilinen bu kişi çok sonraları Santa Klaus karakteri olarak ortaya çıkmıştır. Aziz Nikholas’ın 4. yüzyılda yaşadığı bilinir. Ancak Myra Aziz Nikholas’tan çok önceleri bile Likya’nın önde gelen ve birliğin 6 oy hakkına sahip üç kenti olarak uzun bir süre yetkinliğini korumuştur. Myra adı yaygın olarak Yunanca’da yer alan Mür kelimesi için ilişkilendirilir. Bazı araştırmacılara göre Tlos ve Patara gibi bir yerde kaydı olmayan bir Likya isminin biçim değiştirmiş hali de olabilir.
Myra tarihte önemli sayılabilecek bir rol de üstlenmiştir. M.Ö. 42 yılında Ksantho’un istila edilmesinden sonra Brutus Komutanı Lentulus Spinther’i para toplamak için buraya göndermiştir. Myralılar duruma karşı koyarlar ve Spinther Andriake’de bulunan zinciri kırarak kente girmeye zorlar. Sonrasında kent teslim olur. M.S. 18 yılında ise Tiberius’un evlatlığı Germanicus karısı Agrippina ile birlikte burayı ziyaret eder ve Andriake de yer alan heykeller ile onurlandırılırlar.
M.S. 60 Yılında Aziz Paulos Roma’ya giderken Myra’da gemi değişikliği yaptığı yine kayıtlar arasında. Rhodiapolisli Opramaos ve Kyaenaili Iason’dan para armağanları alan Myra sonunda Theodosisus II. tarafından Likya’nın başkenti olarak ilan edilir.
Kente ait sikkeler tipik Likya türündedir. Federal sikkeler ise M.S. 168 yılından itibaren görülmeye başlar ve İmparator sikkeleri ise Gordianus III. dönemine aittir. Myra’nın hemen doğusunda yer alan önemli Likya kenti Limyra ile İmparatorluk döneminde gemi seferleri yapılmıştır. Bu dönemde yaya olarak bu iki kentin geçişi mümkün olsa da ürün veya malzeme taşımak için çok dik olan aradaki dağ o dönemde kara taşımacılığı için uygun değildi. Ancak yaya veya atla geçiş için bu dağ arasındaki antik yol çok uzun süre kullanılmıştır ve 18. yüzyılın sonuna doğru Freya Stark adlı gezgin at ile bu geçitten Limyra’ya geçmiştir. Geçitin hemen üstünde yer alan tepede kale ve lahitler bir dönem hem yaşamın hem de geçitin kontrolünün sağlandığını ortaya koyar.
Kentin içinden geçen Demre Çayı (Antik Dönemde Myros) ticaret için oldukça avantaj sağlasa da korsan saldırıları için de bir açık kapı niteliğindeydi. Bu nedenle Çayın koy girişine (o dönemde denize dökülen ağız kısmı daha derindi) Andriake’de çayın ağzına zincir gerilmişti (Çok sonraları Doğu Roma Haliç’e benzer bir yöntem kullanmıştır. Doğuda Demre çayı Antik Myros çayı 27 kmlik dar bir vadi içinden denize ulaşır.
Myra ile ilgili ilginç bir ayrıntı Spratt ile Strabon’un kenti tarif ederken verdikleri ölçülerin farklılığıdır. Strabon kenti denizden 20 Stadion mesafede tanımlar ancak günümüzde bu mesafe 30 stadion civarındadır. Sözü edilen yüksek tepe Antik kentin arkasında yer alan tepe ise eğer basamaklı antik merdiven ile çıkılan yolun sonunda zirvede geç döneme ait duvar parçaları dışında bir buluntu yoktur. Şu halde Strabon döneminde kentin 10 stadion mesafede denize yakın olan kısmı bugün toprak altında olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bugün tarla, seralar ve evlerle dolu bu alanın altı Likya’nın bir dönem başkenti olan Antik Myra yapıları ile doludur. Benzer bir durumu Antik İznik’te görmek mümkündür. Toprak ve Alüvyon ile dolmuş eski kentin duvarları üzerinde yeni yerleşimler yükselmiştir.
TİYATRO
108 metre gibi geniş bir çapa sahip tiyatro kentin büyüklüğü konusunda fikir vermektedir. Tipik Roma Tiyatrosu dikey kaya yüzeyi caveasına göre şekillenmemiş tamamen kendi mimarisi üzerinde yükselmiştir. Alt bölümde 29 üst bölümde ise 6 sıra oturma düzeni mevcuttur. 14 merdiven yolu büyük tiyatronun her noktasına hızlı erişim sağlar. İki konsantrik ve tonozlu galeri ile çevrili olan tiyatroda dışta kalan iki katlıdır. İlginç noktalardan biri de Batı galerisinde iki koridor arasında duvarda Gezici esnaf Gelasius’un yeri şeklinde bir yazı yer alır. Bu seyyar kuru yemiş satıcılarının o dönemde de kalabalıklara hizmet verdiğinin bir örneğidir.
Diazoma ise oldukça geniştir arkasında boya ile yazılmış ve adeta VİP seyirci listesini taşır. Her iki tarafı loca misali merdivenli bir çıkıştır. Önde ise Tykhe figürü yer alır ve yazıtında Şehre şans getir iyi şans ile daima galip ol yazar.