Gelibolu Yarımadasında 2. Gün
Sabah güzel bir kahvaltı ve kahve bizi kendimize getiriyor. Kaldığımız otel teras katında ve keyifli bir manzara eşliğinde bizlere kahvaltı keyfi sunuyor. Tekrar dönmeyeceğimiz için Eceabat kasabasını turladıktan sonra hareket ediyoruz. Dünkü rotamıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Eceabat sonrasında Behramlı mevkiine yakın Soğanlıdere Şehitliğine geliyoruz.
Soğanlıdere Şehitliği
Bu şehitlik Seddülbahir cephesinin geri mevki. Soğanlıdere Gelibolu cephesinde bir sınır hattı olarak görülebilir. Seddülbahir ile Mecidiye tabyaları arasında Behram mevkii boyunca düz bir hat gibidir. Muharebe subayları bu hattın elverişli olması sayesinde diğer birliklere hızlı ve düşman gözcüsünden uzakta gerçekleştirme olanağına sahiptir. Soğanlıdere geri çekilme manevrası için düşmanı aşağıda bırakacak ve avantaj sağlayacak biçimde askerlerimizin konuşlanmasına olanak sağlayacak doğal bir kale konumundadır. Düşman bu hattı geçememiş çok sayıda saldırı bu hatta uzun süre tutulmuştur. Bunu farkeden düşman yeni bir manevra ile hattın gerisine saldırmış ancak orada da bunu hesap eden ve düşmanı geri püskürten Mustafa Kemal ve birlikleri ile karşılaşmıştır. Soğanlıdere her türlü muharebe takviyesinin yapıldığı yerlerden biri. Lojistik destek yapılan bu bölge denizden gelen ağır topçu atışına da maruz kalmış. Revir olarak da kullanılan bölgede 600 Şehidimiz bizler için canlarını vermişler. Dualarımızı ve teşekkürlerimizi bu yüce insanlara ilettikten sonra yolumuza devam ediyoruz.
Oğlum Kağan çok meraklı ve sorularla burada ne yaptığımızı daha iyi anlamaya çalışıyor. Bizde ona anlatabileceğimiz düzeyde, bir dönem düşmanın buraya geldiğini ve askerlerimizin bizi düşmandan koruduğunu bizim de onlara teşekkür etmek için buraya geldiğimizi söylüyoruz.
Şahindere Şehitliği
Sıradaki yerimiz Şahindere Mevkiindeki Şehitlik. Savaş sırasında ön cephede şehit olan veya yaralı askerlerimiz cephenin arka noktalarında bulunan toplanma alanlarında yaralarının sarıldığı sargı alanları bulunuyordu. Şehit sayımız o kadar fazlaydı ki bazen 1 alay aynı gün içinde neredeyse tüm askerlerini yitirebiliyordu. Şahindere Sargı yerinde 2177 şehidimiz yer alıyor. Her gün sonunda içtimalar alınıyor ve asker sayımız birliklerin başında bulunan komutanlara iletiliyordu. Böylece takviye ve kayıp zaiyat listeleri hazırlanarak stratejiler belirleniyordu. Gezimizin tam ne ifade ettiğini anlamak için savaşın başlangıcını biraz özetlemek yerinde olurdu.
Savaş 1915 yılında başladı ve İtilaf devletleri Almanya’nın Rusya’ya açtığı savaşta Türkiye’yi müttefik edinmesi ile tüm planları Türkiye (O dönem Osmanlı Devleti) üzerinde uygulamaya başladı. Almanlara ait iki geminin Osmanlıya sığınması ile birlikte devletler arasında kriz patlak verdi. Osmanlı Devleti çözüm olarak sığınan bu gemilere Osmanlı Bayrağı çekerek bu iki zırhlıyı satın aldığını deklare etti. Olaylar karmaşık devam etse de İngilizler durumu fırsat bilerek gözünün üstünde kaşın var dercesine neredeyse 1 milyonu bulan tarihi bir rakamda asker ile Çanakkale’ye hücum ettiler. Aslında olup biten Agamemnon’un Truva’ya yaptığı saldırının modern bir donanma ile saldırısından farklı bir şey değildi.
İngiliz Cephesinde Ian Hamilton, John de Robreck, Horatio Herbert Kitchener ve burada yediği dayaktan ders alıp İkinci dünya savaşındaki zaferin mimarı Winston Churcill yer alıyordu. İngilizler 500 bin gibi muazzam bir rakamı Gelibolu yarım adasına getirdiler. Fransızlar 70 bini aşan bir rakamla destek vermekteydiler. Bunların yanı sıra onlarca devlet irili ufaklı birlikleriyle takviye vermekteydiler. Savaşın devamı için yeni gelecek birliklerin hazırlığı da devam etmekteydi.
Osmanlı Devleti bu saldırıya 5. Ordumuzla karşılık vermeyi planlamıştı. Orduda Enver Paşanın kontrolünde Otto Liman Von Sanders Alman komutan, Esat Paşa, Vehip Paşa, Cevat Paşa’nın yanında ileri görüşünü çoktan ispat etmiş Savaşın kilit kararlarını alan Osmanlı Devletinin en hızlı rütbe alan askeri olmayı başarmış dik duruşun adı ve Türk Askerinin kayıtsız arkasından koştuğu Osmanlının en önemli subaylarından biri Yarbay Mustafa Kemal ve arkalarında 310 bin imanlı Türk evladı vatanları için yaşları 15’i bile bulmadan gönderilmiş kınalı kuzular vardı. Çanakkale evlatlarını muzaffer olmadan yahut ölmeden gelirsen hakkımı helal etmem diyen annelerimizin gönülleri ile savaştığı bir cephedir.
Esat Paşa kardeşi Vehip Paşanın tersine kuzey cephesinde yer almaktaydı. Kuzey cephesinde verdiği ağır kayıplara rağmen düşmanın santim santim denecek yavaşlıkta ilerleme nedeni Esat Paşanın gösterdiği müthiş dirayet ve Yarbay Mustafa Kemal‘in Alman komutanın aksine saldırının büyük kısmının burada olacağını ön görmesi sayesinde olmuştur.
Kayıpları çok olmasına karşılık düşmana verdiği zaiyat ile gerideki birliklerin alacağı zaiyatı neredeyse tek başına göğüslemiş diyebiliriz. Komutasındaki askerlerin düşmanı püskürtmek için yaptıkları saldırılarda uçurum kenarından düşmeleri üzerine Gemilerden savaşı izleyenler Türkler uçuyor diyerek korku duymalarına neden olmuş askerlerin başındaki komutandır Esat Paşa. Mustafa Kemal’e verdiği emirler ile Türk savunmasının cephedeki çelik yumruğu olmuşlardır. Sert mizacı ve önde duran liderliği ile Burada en yüksek saygıyı hakeden komutanlarımızdan biridir.
Aslında savaş çıktığında Yarbay Mustafa Kemal ise Ateşe olarak görev yapmaktaydı.
Başkomutanlık makamında eski arkadaşı Enver Paşa’ya başvurarak, ordu içinde aktif bir görev isteğinde bulunmuştur. Ancak Enver Paşa, savaşın uzun sürmeyeceğini düşünerek Mustafa Kemal’e; “Sofya Ateşemiliterliği görevinde olmasının daha uygun olacağını” bildirmiştir. Bu yanıttan isteğini alamayan Mustafa Kemal, Enver Paşa’ya alttaki ikinci yazıyı göndermiştir:
“Yurdun savunmasıyla ilgili görevlerden daha önemli ve yüce bir görev olamaz. Arkadaşlarım savaş cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da Ateşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf zâbit olmak liyakatinden mahrum isem, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.”
Bunun üzerine Enver Paşa arkadaşının isteğini gerçekleştirmiş yedek tümen olarak oluşturulan hattın gerisindeki ihtiyati yedek tümeni olan 19. Tümen komutanlığına atanmıştır.
18-20 Ocak 1915 | Mustafa Kemal, Sofya’dayken 19. Tümen Komutanlığına atandı. |
Şahindere mevkiinden ayrılınca yönümüzü savaşın en büyük kayıplarının yaşandığı başka bir bölgeye Çanakkale Şehitler Abide’sine çeviriyoruz. Sıcak havada yaptığımız bu gezide Abide’nin bulunduğu çamlık bölgesine gelince içimizi bir serinlik kaplıyor. Abidenin etrafında bulunan şehitliklerin mermer ve camdan yapılmış büstleri arasından ilerliyoruz.
Hey onbeşli onbeşli Tokat yolları taşlı, onbeşliler gidiyor kızların gözü yaşlı…
Burada sözü edilen “15’liler” 1315 doğumlulardır. Tüm çiçekler burada Çanakkale’de dökülmüş. Eli silah tutan cümlesinin onbinlere uygulandığı yerdir. Savaşın ölüm hızı o kadar yükselmiş ki 1 günde kaybedilen Alaylar Tümenlerin ardından Sultan Reşat Liseler için de bir kararname çıkarmış. Dönemin tüm eğitimli veya eğitimsiz tüm insanları, yani atalarımız dedelerimiz yürüdüğümüz bu toprakların altında kalmışlar. Bizim için.
Çanakkale Abidesi
Koca anıt gökyüzüne uzanan adeta kayan yıldızları tutmak istercesine, yeter artık tek bir yıldız dahi kaymasın dercesine. Bir kısmı bizden bir kısmı onlardan 500 binden fazla insan öldü. Bir kaç adamın masa başında oturup hadi biraz savaşalım toprak doyursun bizi demesiyle. Yüzlerce gemiye binip bir kaç adamın gönlünü hoş tutmak için bu cepheye geldiler. Kendileri de bizim genç yaşta dedelerimiz de hayatlarını kaybettiler. İşte bu abide bize kıymet bilmemiz , düşmana da dersini iyi hatırlaması için dört kol gökyüzüne uzanıyor. Geldikleri gibi giderlerin unutulmaz ifadesi yüce şehitlerimize atfen yapılmış bir anıt.
Abidede yapılan askeri yemin törenine denk geliyoruz. Alkışlar arasında yapılan bu töreni izledikten sonra fotoğraf çekip dua ediyoruz.
Seddül Bahir’e giden yolda sahilin başlangıç kısmında atıştırma ihtiyacı hissederek çay bahçesine giriyoruz. Çamlığın kenarında otururken buradaki ağaçların bir dönem yangında bir çoğunun yandığı günleri hatırlıyorum.
Şüphesiz savaşın en stratejik eksiklerinden birini Limon Von Sanders Paşa yapmıştır. Çünkü Gelibolu’ya 2 tümen bırakmış ancak takviye olarak geri birlikleri üzerinde fazlaca durmamıştır. Conk bayırı bölgesine yapılacak bir çıkarmayı öngörmemiş Anadolu yakasında düşmanı karşılamanın önemi üzerinde daha fazla durmuştur. Fakat mevcut durumda düşmanların vaziyeti farklı bir durumdadır. Onlar İstanbul’un peşindedirler. Trakya onlarınsa Anadolu’ya hiç gerek yoktur çünkü;
19 Şubat 1915 | İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale’yi topa tuttu. |
Bu arada Rusya Almanya ile olan baskısından fazlaca bunalmış durumdadır. Silâh, teçhizat, araç ve malzemeye ihtiyacı olan Rusya’ya ulaşma zorunluluğu vardır. İtilâf devletleri strateji olarak Rus savaş gücünü takviye etmek istemişler ve aynı zamanda Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak, sonrasında ise Balkan Devletlerini ve İtalya’yı kendi saflarına çekebilmek gibi nedenlerle Çanakkale Boğazını açmaya kararlıdırlar. Ancak Çanakkale nasıl geçilecektir? bunun yanıtını arıyorlardı.
Sadece donanma gücü ile geçmek ve Çanakkale’yi geride bırakmak. Fransızlar kara harekâtına karşı çıkmışlardır. Dolayısıyla Çanakkale Boğazı 18 Mart 1915’te güçlü müttefik deniz kuvvetiyle zorlanır. Ancak Tabyalar saldırganlara üç muharebe gemisi 2 zırhlı ve bir kruvazörü sulara gömerek bu umutlarını da suya gömerler.
18 Mart 1915 | İstanbul’u ele geçirmek için Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışan, İtilaf Devletlerine karşı, 18 Mart Boğaz Muharebesi Zaferi kazanıldı. |
Püskürtme özellikle İngiliz ve Fransız donanmasında olumsuz bir hava yaratır. Artık itibar meselesi oluşur ve kaybedilecek canların önemi yoktur. Müttefikler bu aşamada çıkartma ve kara harekâtına karar verirler. Boğaz istihkâmları alınacak İstanbul yolu açılacaktır. Mareşal Limon Van Sanders’in okuyamadığı strateji düşmanın ne yapmak istediğidir. Fakat olumsuz bu tabloya karşı Osmanlı Devleti’nin en üstün subayları, topçu birlikleri ve askerleri o sırada Gelibolu’da bulunmaktadır.
23 Mart 1915 | Limon Von Sanders, Çanakkale’yi savunmak için kurulan, 5. Ordu komutanlığına getirildi. |
9. Tümen: Ağıl Dere’den başlayarak tüm Gelibolu Yarımadası kıyılarını koruma görevindedir. Komutanı Albay Halil Sami Bey’dir. Çanakkale Zaferinin altında imzası olan büyük kahramanlardan biri de Miralay Halil Sami Bey’dir.
9. Tümen görev olarak Kilitbahir’e kadar olan hattın yarımada üzerindeki sahil savunmasını oluşturuyordu. Aslında en az iki tümene verilmesi gereken bir bölgede 4 bir yana birliklerini korumak ve savunma hattını bir arada tutabilmek için olağan üstü bir gayret göstermiştir. 9. Tümenin en önemli destanları ise Ertuğrul koyunda ve Seddülbahir Kalesinde yazılmıştır.
SEDDÜL BAHİR
Yolumuzun bir sonraki durağı Seddül Bahir Kalesi. Burada olanlar gerçekten de onlarca filme konu olacak derecede fazla ve duygu yüklü. Gezi boyunca ağladığım ilk nokta diyebilirim. Çanakkale’de yapılan bu savaşlardan filmler yapılmalı ve buradaki mücadelenin resimleri oluşturulmalıdır.
İngiliz Generaller çıkarma noktası olarak önemli ve ilk çıkarma noktası olarak Ertuğrul Koyu Seddül Bahir Cephesini öngörmüşlerdi. 5 farklı noktadan yapılacak bir çıkarma ile koy ve çevresini ele geçirmek oldukça önemliydi. İlk saldırı ile geri püskürtme sağlanırsa takviye kuvvetlerle çıkarma sorunsuz devam edecekti.
25 Nisan Sabah erken saatlerde yapılması planlanan saldırı için Osmanlı Birliklerinin burada ne kadar askerinin bulunduğu konusunda bilgiye sahip olma gerekliliği vardı. Alman Generalin Osmanlı Ordusunun gündüz gemilere ve uçaklara görünmeme taktiği ile hareket edildiğinden Gemideki subaylar belirli düzeyde İstihbarat sağlamışlar ve Seddül Bahir bölgesinde tek bir Tümenin yer aldığına kanaat getirmişlerdi.
Sir Hamilton sabah iki saat hazırlık atışı ile tüm toplarının hedef atışı yapmaları için emir vermişti. İkici verdiği emir tam bir topa tutmaydı ve 5000’den fazla top mermisi Seddül Bahir ve Ertuğrul Koyu üzerindeki tepelerde hedefleri gün boyu dövdüler. Atışlarının hemen ardında çıkarma gemileri ile hareket ettiler. Kendilerince iyi bir taktik olarak çıkarma sırasında filikalarla birlikte River Clyde adlı kömür gemisini karaya oturtacaklar ve içindeki İngiliz birlikler kumsala yayılacaklar dı. Onların ardından filikalı İrlandalı askerler çıkarmaya takviye olarak eklenecekti. Ancak Osmanlı ordusu duruma hazırdı. Çıkarma bekleniyordu ve komutanlarımız çıkarma noktalarını tahmin etmeye çalışıyor, birlikleri bu noktalara yakın tutmak için geceden hazırlık yapıyorlardı. Filikalar kıyıya 20 metre mesafede iken Piyademiz ateş emri aldı. Filikaların bir çoğu battı kıyıya çok az İrlandalı asker sığınabildi. Bu sırada yaklaşmayı tamamlayan River Clyde kapakları ardına kadar açınca Piyademiz atış yönü değiştir emri aldı. Kömür gemisi orada emekli oldu. İngiliz askerleri gemiden dahi neredeyse çıkamadılar ve Donanma komutanı çıkarmayı durdurma kararı aldı. Çıkan kargaşa sonucunda deniz kırmızıya boyandı. İngiliz Pilot gemidekilere 50 metre açığa yayılan kırmızıya boyanmış denizden bahsettiğinde kayıplarının büyüklüğünü anladılar.
Cephenin bizim tarafında ise olanlar gurur ve kanla doluydu. Donanmanın ağır top ateşi çıkarma sırasında da mevzileri dövmeye devam ediyordu. Albay Halil Sami Bey bu görev için doğru kişiydi. Zamanında verilmiş emirlerle düşman daha çıkarma yapmak üzereyken ağır kayıplar verdirilmişti. Ancak bizim tarafta da pek çok askerimiz bu taarruzu püskürtmek için canlarını ortaya koymuşlardı. 9. Tümenin koruma sağladığı bölgenin bu ucunda 25. ve 26. Şanlı Alaylarımız yer almaktaydı. 1 günlük kaybımız 10 subay ve 1897 erin şehadete kavuşmasıdır.
25 Nisan 1915 | Çanakkale Boğazı’ndan geçmeleri engellenen İtilaf Devletleri, Seddülbahir ve Arıburnu’na asker çıkardı. Mustafa Kemal, tümeniyle düşman birliklerini Conkbayırı’nda durdurdu. |
General Hamilton karşısında çok fazla asker olduğunu düşünmüş ve 1 günde Alçıtepe’ye kadar ilerleme hayali boşa çıkmıştır. Ancak Alaylarımız geç gelen takviyeler ve farklı cephelere bölünmeler nedeniyle bu çıkartma harekatlarını engellese de ardı kesilmeyen çıkartma sayesinde kayıpları artarak devam etmiştir.
30 Nisan 1915 | 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’e padişah tarafından madalya verildi. |
Seddül Bahir Kalesinin tam karşı tepesinde Ertuğrul Koyunun diğer ucunda Ezineli Yahya Çavuş 63 adamı ile birlikte düşmanı hareketsiz bırakmış ardından yaralı ayağını tüfeğine sararak Alçıtepe mevkiine çekilmiş ve orada Şehid olmuştur. Seddül Bahir en dinç tutulması gereken nokta olmasına rağmen çok fazla cephe açmak gibi bir strateji izleyen bu çıkartma sonrasında sonuç vermiştir. Düşman 10 saaten fazla bu 63 adamla mücadele etmişlerdi, ancak gemilerden topçu desteği almadan tepeyi ele geçirmeye kalkamadılar. Gece boyunca Osmanlı’dan saldırı karşı taarruz bekleyen İngiliz çıkartma taburu geceyi uykusuz geçirdiler. Bilmedikleri gerçek Alçıtepe’ye kadar önleri bomboştu. Halil Sami Bey bir sonraki taaruz için Zığındere ve Alçıtepe yönünde tekrar düzen sağlamıştı. Seddül Bahir cephesindeki 5 sahile yapılan çıkarmanın neredeyse 4’ü başarılı olmuştu ancak Türk direnişi, sahile çıkan askerlerin morallerini bozmuş ve buradaki askerlerin sürekli takviye ve mühimmat istemelerine neden olmuştur. Burada en büyük avantaj bu isteklerin sonucunda Osmanlı’nın geri hatta sıkı bir mevzi oluşturduğu düşüncesini ortaya çıkarmıştır.
Hamilton Seddül Bahir bölgesinde 5 farklı noktaya saldırı düzenlemişti. Belkide kale önünden çıkarma yapmak dikkat çekmek ve saldırının tamamen buradan yapılacağı izlenimini vermekti. Saldırı başladığında Çıkartma noktalarını 5 farklı noktaya kaydırdı. Aslında bir nevi düşmanın hangi hatta bulunduğunu anlamaya çalışıyordu. Seddül Bahir’in koca bir Tümenle korunduğu düşüncesi ona çevreden boşluk bulma düşüncesi vermişti. Halbuki Seddülbahir değil tüm yarımada Soğanlıdere mevkiine kadar tek bir tümen korumasındaydı. Hem akıllıca hareket etmiş hem de yanılmıştı. Çünkü burada Tümen yoktu yarıdan az mevcutlu iki Alay vardı üstelik Bu alayın Seddül Bahir Kalesini koruyan askerlerinden kimse kalmamıştı ruhları şad olsun.
1 Haziran 1915 | Mustafa Kemal, Albaylığa yükseltildi. |
Albay Halil Sami Bey ve Esat Paşa çıkarma sonrasında geri çekilmeyi Alçıtepe ve Kirte‘de toplama kararı almışlardı. Savaşın en önemli kararlarından biri de Alçıtepe’de çekilen kuvvetlerle takviye kuvvetleri bir araya getirmekti. Alçıtepe yarımada düzlüğünde yükselen ve alanı en geniş gören bir noktada yer alıyordu. Denizden uzak oluşu donanmanın vereceği zaiyatı önlüyor ve merkezde oluşan bu kuvvet düşmanın geçişine olanaksız bırakıyordu.
Diğer yandan çok akıllıca bir çıkarma da Sağır Dere yani Zığındere vadisine yapılan çıkarmaydı. Göz önünde olmayan bu çıkarma giriş için en kolay yol olabilirdi.
İşin gerçeği burası bugün de olduğu gibi bomboştu. Çünkü yedek birliklerden takviyeler de yapılsa pek çok hattın önü kapatılamıyordu. Türk Hattı tüm çıkarmalara yetişebilmek için bu hattı boş bırakmışlardı. Ancak Çıkarma komutanının aldığı emir bizim için kurtarma halatı gibiydi. Zığındereden giren askerler diğer koylardan gelen askerleri bu hat üzerinde bekleyecek ve birleşecekti. Onlarda öyle yaptılar ve beklediler. Üstelik direnişle karşılaşmadıkları için takviye falan da istemediler. Bu boşluktan faydalanan kumandan Osmanlının Zığınderedeki 1. ve 2. siperlerini kolayca ele geçirdi (28 Haziran).
Sonunda Bölgeden sorumlu Osmanlı Alayları karşılık vermeye başladılar. Üçüncü siper için başlayan karşılıklı savaşta her iki tarafta ağır kayıplar vermiştir. Osmanlı Alayları ağır kayıplar vermiş sağ kalanlar sadece yaralı olarak kurtulmuşlardır. 11. Tümen 2000 den fazla askerini kaybetmişti 30 Haziran.
Yeterli Topçu desteği olmasa da yapılan topçu ateşleri İngilizleri biraz olsun durdurulmuştu. Zığındere’de gece keşife çıkan askerler ölenlerin toprağın üzerinde adeta halı oluşturduklarını ve toprağa basmadan geri döndüklerini ifade etmişlerdir 1 Temmuz.
Zığındere her iki taraf içinde kayıplarla doluydu ve bizim en büyük avantajımız diğer kumsallarda çokça kaybı olan düşman generallerinin bunları düşünmekten Zığınderedeki bu açıklığı görmemiş olmalarıydı. Aslında Hamilton bu açıklıkları tespit etmek istiyordu ancak gönderdiği tümenin başındaki komutan durumu çok anlayamamış ve birliklerini riske etmemesi bizim açımızdan avantaja dönüştü. Sonunda buradaki baskına karşılık için takviye birlikler geliyor.
Burada Osmanlı Subayları karşıdaki birlik karşısında verilen kaybın tekrar etmemesi için taktiksel bir yaklaşımda bulunuyorlar. Saldırı sırasında öncelikli subaylar hedef alınıyor. Gerçektende Zığınderde de 26 ingiliz subayından 25 i vuruluyor ve 400 de asker vuruluyor. Zığındere savaşları sırasında yüzmetreler mesafede olan çarpışmaların arasında geri hattın neredeyse başlangıç noktasında bir sargı yeri kurulmuştur. Savaş o kadar acımasızdır ki tedavi olmaktan daha çok yaralı askerlermizin sadece sığınma yeri olmuştur. Düşman çoğu zaman bu sargı yerine on metreler ölçüsünde yaklaşmıştır. Eğer Çanakkale’ye gelirseniz Zığındere sargı yerine gelin mezar taşları arasına oturun ve dinleyin. Kuşları, rüzgarı, böcekleri uğuldayan ağaçları. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Onların nasıl bir cennete gittiklerinin hayalini kuracaksınız belkide.
5 Temmuz da yapılan Osmanlı karşı saldırısında 5025 Türk evladı şehit olmuştu, Burada yapılan savaş Çanakkale savaşları sırasında yapılan en ağır muharebelere sahne oluyor. İki tarafta birbirine sırayla üstünlük sağlamalarına rağmen iki tarafında geç gelen takviyeleri nedeniyle ağır kayıpları meydana geliyor. Tugayla takviye edilen İngiliz baskını Tugay komutanının dahi ölmesi ile son buluyor. Osmanlı Ordusu en ağır kayıpların verdiği 1-8 temmuz arasında 16.000 askerini şehadete gönderiyor. Zığındere bölgesi takviyenin gelmesi ile birlikte Osmanlı kontrolüne geçiyor. Burada anlatılan bir olay Cesur Bir İngiliz Subayı Filikayla kıyıya çıkıyor ve kıyıda askerlerine ait çantaları ve yaralı askerlerini filikya bindiriyor. Kendi anlattığı söylenen bu olayda Çamlıkların arasında bulunan Türk askerinin tek bir düşmanca bir gelişinin olmadığını, yaralıları tek bir kurşun atılmadan sahilden çıkardığını ekliyor. Bu durum karşısında işgalci gelen askerlerin yaralı olanlarına bile yapılan bu davranış şekli zaferin sahibini belirliyor aslında. Buna karşın Zığındere’de yaralı sargı yerindeki askerlerimiz donanma topçusunun hedefi oluyor.
ALÇITEPE SAVAŞI
Ancak Seddül Bahir’in ve Zığındere’nin batısında artan düşman yoğunluğu hedefleri olan Alçıtepe için ilerlemelerini elverişli hale getiriyordu. Arıburnu’na yapılan çıkarma ise Osmanlı cephelerinin yavaş yavaş içe çekilmesi demekti. Mayıs sonlarında 53 Bin düşman askeri Seddül Bahir’de mevzilenmişti. Donanma 4 Haziran’da 4 saat süren Topçu ateşi ile Karadaki askerlerine destek veriyordu. Cephenin sağ kanadı henüz dururken sol kanatta (Anıtın olduğu bölge) İngilizlerin 42. Tümeni birliklerini Osmanlı mevzilerini ele geçirmişlerdi. Kirte köyünde meydana gelen savaşlar sırasında düşman ve bizim birliklerin mesafeleri zaman zaman yüz metreler kadar azalıyordu.
Kirte Savaşları
Düşmanın yarımada da bulunan asker sayısı giderek artmış buna karşın kayıplarımız yedek tümen tarafından bildirimlere göre takviye olarak gidiyordu. Ancak Alçıtepe düşmek üzereydi. Buradaki toprakların her santiminde savaşın izleri bulunur. 1994 yılında burada bir gezide hatırladığım rehberin eline bir avuç toprak aldıktan sonra; Dünyada her santimine onlarca mermi düşmüş tek toprak şu an üzerinde durduğum bu topraktır demişti.
Bir başka Kahraman Kirte köyündeki Teğmen Arif Bey ‘topları imha edin ve geri çekilin’ emrine uymamış ve 150 kişiyle Kirte sırtını elinde tutmuştur. Açtıkları top ateşi ile düşman ilerleyememiş böylece düşman hattının ortasında cephe sabit kalmıştır. Böylece Kirte’de yapılan 3. müdahale de düşman askerleri için sonuç vermemişti. 3. Kirte savaşında düşman 7000 kadar Osmanlı 9000 kadar askerlerini kaybetmişlerdir….
Alçıtepe köyünde durduğumuz sırada biraz yemek için de mola veriyoruz. Sıcak havada şerbet bizi oldukça serinletiyor. Yanına gözleme takviyesi ile ekonomik olarak da karnımızı doyurmuş oluyoruz. Buradaki müzelere bir müddet vakit ayırdıktan sonra yine yolumuza devam ediyoruz. Savaşın bir başka bölgesine Arıburnu’na doğru hareket ediyoruz.
ARI BURNU, CONK BAYIRI, KANLI SIRT
Savaşın ve çıkarmaların orta bölgesi denilebilecek yarımadadaki Osmanlı kuvvetleri ile geri kuvvetler arasındaki koparabilecek bir noktadan yani Conk bayırı ve Arı Burnu bölgesinden yapılan çıkarmalar gösterilen savunma sayesinde tarihe geçen yüzlerce olayla doludur.
Hamilton’un çıkarma planında Kabatepe eteklerindeki koydan yapılması planlanan giriş, akıntı nedeniyle 1500 metre ilerideki Arıburnu’ndan yapılmıştır. Aslında Anzac askerleri için oldukça dezavantajlı bir çıkarma yerinde, büyük zaiyatlar verdiler. Bu tepeleri koruyan birlik ve başındaki Kahraman Asteğmen Muharrem hemen sahilden ve tepeden saldırı emri vermiş düşmana ağır zaiyatlar vermiştir. Ancak bu küçük birlik az sayıda kalan askerini daha yüksek bir noktaya geri çekmiştir.
Yedek Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale’ye İngiliz çıkarmasının Anafartalar bölgesinden; Alçıtepe ve Koca Çimen’den yapılacağını belirtmiştir. Bu nedenle bu bölgede düşmanın durumu ile ilgili yedek birlik komutanı olarak sürekli takip etmektedir. Tahminleri doğru çıkmış Hamilton Osmanlı ordusunu ikiye bölmek ve arada bırakmak için beklenmeyen bir sahilden bir çıkarma daha düzenlemiştir. Anzak’lardan oluşan bu kolordu Kabatepe için gönderilmiş, ancak akıntı nedeni ile Arıburnu bölgesinden çıkarma yapmışlardır. Hedefleri Conkbayırı – Kocaçimen hattını tutmak ve Kilitbahir platosunun kuzeyle bağlantısını kesmektir. Böylece amaçları Boğaz tabyalarının gerisine düşerek sonraki hamlede onları susturmak ve gemilerin geçişini sağlamaktı.
Çıkarmayı takip eden saatlerde 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey duruma hakim olmanın zorlaştığı o anlarda 19. Tümen’den bir tabur yardım birliği ister. 19. Tümen komutanı Yarbay Mustafa Kemal bu istek sonrasında ve öncesinde düşündüğü gibi düşmanın önemli kuvvetlerle karaya çıktığını ve hedeflerinin Conkbayırı ve Kocaçimen Tepesinde olacaklarını isabetle tahmin eder.
Durum önceliklidir. Boğaz savunması için düşman zayıf noktadan giriş yapmış ve Boğaz savunması çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır . Tümen ordunun yedek gücüdür ve ancak ordu komutanının emri ile kullanılabilir. Ordu komutanı ile irtibat kurmaya, hareket emri almaya çalışır. (Günümüzde kendini gazeteci atfetmiş bazı hainlerin bu ulaşmaya çalıştığı süre için yaptıkları, anlamsız yorumlar gerçekte olanları değiştirmez.) Sonunda insiyatif alır ve yedek ordunun hareket etmemesi halinde düşmanın hattı böleceğine kanaat getirir ve Kolorduya bu harekat için haber gönderir. Bütün sorumluluğu üzerine aldığını bildirerek 57. Alay ve bir dağ bataryasının başında Kocaçimen Tepesi’ne hareket eder. Oraya vardığında denizdeki zırhlı donanma gemilerini görür. Ancak Arıburnu görüş alanının dışındadır. Albay Mustafa Kemal alaya kısa bir istirahat verip Conkbayırı’na yönelir. Önce atlı sonra da yaya olarak Conk bayırına varır. Bu sırada düşman ve bizim kuvvetlerimizin durumu şöyledir;
Topçu desteğimizin hemen ardından donanma ateşi de karşı ateş olarak başlamış ve topçu desteğini çıkartma için bir avantaj olarak kullanmışlardır. Bu sırada gelen çıkarma askerlerine karşılık verecek nitelikte büyük bir birlik orada bulunmuyordu. Düşman Arıburnu ve Kanlısırtı kısa sürede ele geçirmişti. İlerleme Kabatepe’deki bölük ve bataryanın azmi ile durdurulmuştu. Ancak çıkarma olanca hızıyla devam ediyor, düşman sahili tam anlamıyla dolduruyordu. Çatışmaların önünü almak için 27. Alay harekete geçirilmiş ve Arıburnu bölgesinden bir kısım düşmanı da temizleyerek Kabatepe dolaylarına yaklaşmıştı. 27. Alay gerçekten de düşmanın beklemediği bir karşılık veriyordu. Arıburnu hattı 27. Alayın baskın püskürtmesi ile tutuluyor ancak her geçen saat Alaydaki asker sayısı azalıyordu. Düşmanla iç içe yapılan buradaki savaş düşmanla iç içe girmeydi. Hat savunması yapılamıyor kimi yerde düşman sağlı veya sollu olarak kısa mesafelerde bulunuyordu. Merkeztepe hattından tam bir saldırı ile düşman hattı ağır kayıp vermişti. Ancak çatışmanın daha ağır şartlarda gerçekleştiğini düşünen Yarbay Mustafa Kemal 57. Alay komutanı Şanlı Komutan Hüseyin Avni Bey’e taburun değil tüm Alayın gideceği emrini verir. Böylece 57. Alay Tümenden ayrılarak düşman hattını tutmak üzere harekete geçer. Sabah 8 civarında Kocaçimen tepeye doğru alay harekete geçer. Yarbay Mustafa Kemal’de Conk Bayırına doğru harekete geçer. Çanakkale için kritik anlardan biri işte tam bu anda yaşanır. Düşmanı gözlemek için Conk bayırına çıkan Yarbay Mustafa Kemal geri çekilen Türk askerlerine rastlar.
-Ne yapıyorsunuz?
-Efendim düşman 261 rakımlı tepede.
–Düşmandan kaçılmaz
-Efendim cephanemiz kalmadı.
-Süngülerinizi takın ve mevziye yatın.
Derhal yaverine 57. Alayın bir taburunun buraya hareket etmesini emreder. O sırada bölüğü takip eden düşman birlikleri de yere yatarlar ve mevzi almak zorunda kalırlar.
Şanlı 57. Alay bu bayırı koşarak çıkmıştır. Düşman karşısına gelince Yarbay Mustafa Kemal ‘Size Taaruzu değil ölmeyi emrediyorum, Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında başka kuvvetler başka kumandanlar yerimizi alabilir.’
57. Alayın birlikleri yetişince Gerçekten de aldıkları emir düşmanı ezip geçmelerine neden oldu. Derhal saldırıya geçilir ve tümenin diğer alaylarını da verilen emirlerle harekat sahasına yakınlaştırır.
Ayrıca 27. Alaya da hücum emri verir. Mustafa Kemal askere taarruz etmeyi değil ölmeyi emretmiştir. Onlar da vatanları uğruna ölümüne saldırırlar. Düşman birlikleri geriye atılır. Rahatlıkla çıkarma yaptıkları sahilden, paniğe kapılarak sandallara koşarlar. Anzak Kolordu Komutanı birliklerinin geri alınmalarını gemiye dönmeyi teklif eder. Amiraller bunun için en az 3 gün gerektiğini bildirince, İngiliz Başkomutanı Hamilton birliklerden direnmelerini sahili tutmalarını ister. Gece olunca Anzaklar yeni birliklerle takviye edilir. Ertesi günü tekrar saldırırlar. Mustafa Kemal de iki piyade alayı takviye ile taarruza kalkar. 26 Nisan’da çıkarmanın yoğunluğu nedeniyle 77. ve 72. Alaylar takviye olarak gönderilmiş ancak Araplardan oluşan bu birliklerin kaçması nedeniyle Kanlısırt cephesi düşman eline geçmiştir. Ertesi gün 2 yeni alayın takviyesi ile düşman oldukça kayıplarla geri püskürtülmüştür. Ancak eldeki kuvvet ile tam bir denize dökme mümkün değildir. Fakat Conkbayır’ı tutulmuş, geri alınarak düşman baskını boşa çıkarılmış, Boğazın açılması önlenmiş düşmanlar bir kıyı şeridine adeta hapsedilmiştir. Ardından çatışma olmayan iki gün geçmiştir. Bu sırada yarbay Mustafa Kemal 19. Tümene takviye birlik talebinde bulunmuş ve 125. Alayı savaş grubuna katmıştır. Bu başarılar üzerine Mustafa Kemal harp meydanında Albaylığa yükseltilir.
1 Haziran 1915 | Mustafa Kemal, Albaylığa yükseltildi. |
Düşman Seddülbahir’den cephe saldırılarıyla Arıburnu’nunda da çevirme hareketleriyle Boğaz tabyalarını düşürüp donanmasına İstanbul yolunu açamamıştır. Burada dikkatlice bakılırsa Arıburnundan Kanlısırta ve oradan Conk Bayırına dek eldeki birliklere hat oluşturulmuş. Düşmanın yarıp geçmesine olanak bırakılmamıştır. Harp sahasında rütbesi yükseltilmiştir. İnsiyatif alarak harekete geçmesi ise Osmanlı ordusunda bir komutanın nasıl yetiştirildiği konusunda fikir vermektedir.
Burada askeri dehası ortaya çıkan diğer değerli kahramanımız Albay Halil Sami beydir. 60 km’lik yarımada sahilindeki savunma hattını neredeyse tek başına tutmak zorunda kalmıştır. Ancak Esat Paşa’nın Albay Halil Sami beyin tuttuğu bu savunma hattını canlı tutabilmek için diğer tümen ve birlikleri çok önemli noktalarda hazır tutması ve takviye etmesi bu stratejinin bir parçası olarak da görülmelidir. Yarımadayı tek tümeni ile savunmaya çalışan bu komutan pek çok birliğini tamamen kaybetmiş olsa da bunda kendi hatası yoktur. Bunun nedeni tamamen Alman Mareşal Limon Von Sanders’in düşmanın harekat planını ön görememiş olmasıdır. Albay Halil Sami Bey kalan birlikleri merkezde toplama, geri saldırma ve Hamilton’un çoklu cephe saldırısını erken farketmesi ile birliklerini çok hızlı hareket ettirmiş Arıburnu baskınını ilk önce fark edip takviyenin zamanında harekete geçmesi için 19. Tümenden yardım almıştır. Böylece kendisine verilen hattı ve bu hattın dışında kalan bölgelerin savunulmasını sağlamıştır. Albay Halil Beyin orada bulunmasından sonraki mucize ise 19. Tümenden yardım talebi sonrasında Mustafa Kemal’in bölgeye gelerek savaşın en kritik hamlesini insiyatif alarak gerçekleştirmesidir.
Ayrıca 9. Tümene 19. Tümenden takviye olarak gönderilen askerler ve başlarındaki Binbaşı Şefik Bey Düşmanı adeta ezerek geçmiş, Alay geceyi düşmanla iç içe geçirmiş tarihte ender rastlanan bir mücadelenin kahramanları olmuşlardır.
1 Mayıs’ta Türk kuvvetleri takviye 14. ve 15. Alayların katılmasıyla 18500 kişi olmuştu. Anzak askerleri ise bu esnada 25000 civarındaydı. Türk topçusunun ateşiyle başlayan savaşta 25 subay 1800 askerimizi kaybettik. 18 Mayısta Enver Paşa’nın, Esat paşaya verdiği emir doğrultusunda denize dökme harekatı yapılmış ancak ağır kayıplar nedeniyle saldırı durdurulmuştur. Donanmanın ağır topçu desteği ve makineli tüfek avantajına ve sayıca üstünlüklerine rağmen Osmanlı ordusunun bu atak anlayışı sayesinde bu dönemde düşmanda olduğu yerinden kımıldayamaz haldedir.
Burada gezerken bir yandan olayları okumak öğrenmek oldukça heyecan verici burada yer veremeyeceğimiz pek çok olay vuku bulmuş. Fakat kendi toprağında işgalci olan düşmanına bile vicdanlı davranan dünya üzerinde sanmıyorum ki başka bir millet yoktur. Başka bir yazımda da Türklerin mert ve vicdanlı davranışları karşısında burada savaşmaya gelmiş olmaktan utanan yüzlerce askerin hatıratı da ayrı bir inceleme konusudur. Ancak burada sadece bir tanesini anlatmak da yerinde olacaktır. 10-12 civarında düşman askeri yaralanıp Türk askerleri arasında kalınca bizimkiler bu askerleri alıp Sargı Yerine götürüp tedavi ettiriyorlar. Kanamaları durdurulunca götürüp birliklerinin yakınına bırakılıyorlar. Şaşkınlık içinde kalan bu askerler uzun bir süre bırakılmış olmalarına bir sebep bulamıyorlar ve böylesine insanlara karşı buraya savaşmak için geldikleri için utanç duyuyorlar.
Alçıtepeden sonra savaşın en fazla göğüs göğüse yapılan bölümü olan Arıburnu ve Anafartalar bölgesine geldik. Her metresi şehit dolu olan bu yerde yolda yürürken bile acaba bir kusur mu ediyorum duygusu oluşuyor. Burada zaman zaman Çanakkale belediyesinin afişlerini görüyoruz. Kanla yıkanmış bu toprakları Lütfen Kirletmeyelim şeklinde. Ancak maalesef demem yeterli sanırım her yer çöp içinde.
27. ve 57. Alay
57. Alay Şehitliği Conk Bayırı ve Arıburnu bu bölgedeki son gezi noktalarımız. Türk ordusunda bugün 57. Alay yok çünkü tüm ruhaniyetleri ile bugün hala buradalar. Şanlı Şerefli Yürekli Komutan Yarbay Hüseyin Avni Bey Sizin gibi yürekli insanları Türk tarihi görmemiştir. Alayınızın önünde göğsünü askerlerine siper eden büyük komutan. Sizin sancağınızı taşıyan son asker ölmeden önce sancağı bir ağaca asarak düşmesine engel olduktan sonra nefes verdi. Bırakın sadece bizleri düşmanınız ve düşmanınızın çocukları bile sizin mezarınız önünde saygı ile eğilmektedir.
261 Rakımlı tepede olanlar ise bu yazdıklarımla bitmiyor aslında başlıyor. Tüm ülkemin insanlarının burayı gezerek minnettarlıklarını dile getirmelerini isterim. Dedelerimizin Ruhları Şad olsun. Şanlı yaşadılar ve öyle şehit oldular.
Evlatlarını bu çarpışmanın içine yollayıp sonra da ‘Ya Şerefli bir zafer getir, yada Şanlı bir şekilde öl’ diyerek onları küçücük yaşlarında bile buraya gönderen Analarla dolu topraklar.
Bu savaşın kazanılması o günkü koşullarda savaşan ordu ve askerlerimizle yapılmıştır ancak bu eksik bilgidir. O gün olan savaşa bakarak Kilitbahir’i yaptıran Fatih Sultan Mehmed Han’ı, Namazgah Tabyasını, Hamidiye Tabyasını, Rumeli Mecidiye tabyalarını ve onları yaptıran Abdulaziz’i, Abdulhamid’i , Seddülbahir ve Kumkale’yi yaptıran IV. Mehmet’i, yaşadıkları toprakları karış karış bilen ve düşmanı ilk yüksek rakımlı tepe olan Alçıtepe’den görmeleri için askerleri orada toplayan hızlı sevk ve geri takviye ile Kolordu komutanı Esat Paşa’yı, yani sonuç olarak tüm geçmiş birikimin önemini unutmamak gerekir.